El sözüyle yola çıkan el yoluyla yorulur...
2001 krizini, IMF ve Kemal Derviş’in, reçetesi ile atlattık. Kendi yaramıza kendimiz merhem olsaydık belki biraz daha geç atlatırdık. Ancak çözüm kalıcı olurdu. Yabancı reçete, doping etkisi yaptı ve fakat bu reçete çok pahalı bir reçete oldu. AKP iktidarı da bu reçeteyi devam ettirdi.
Onuncu Yıl Marşı’na takılan Başbakan ve AKP, bu yabancı reçete ile on yılda neler yarattı!
1) Türkiye büyüdü... Ancak küreselleşmenin getirdiği bol para ve fırsatlar nedeniyle diğer gelişmekte olan ülkeler daha fazla büyüdü. Bizim büyüme, sıcak para-düşük kur ve ithalata dayalı olduğu için sürdürülemez bir büyümedir. Mamafih bu on yılda ortalama tasarruf oranı yüzde 19’dan yüzde12’ye geriledi. Demek ki bundan sonra da Türkiye’nin büyümesi dış kaynağa bağlıdır. Küresel süreçte ortaya çıkacak nezle bize grip olarak yansıyacaktır.
Kaldı ki AKP iktidarında ortalama yüzde 5 büyüme oldu... Ancak bunun için Türkiye, AKP’nin -2003-2012- on yılında yaklaşık 340 milyar dolar cari açık verdi. Bu açığın finansmanı için on yılda 200 milyar dolar borçlandı. Bankaların yarısı yabancıya gitti. İmalat sanayinin yüzde 61’i yabancıya gitti. Kar transferi nedeniyle cari açık kronik bir yapı kazandı. Dışarıya sürekli kaynak transferi büyümeyi olumsuz etkileyecektir.
Sonuç olarak, ağzımıza bir parmak sıcak para çalındı, Yunanistan gibi suni bir refah yaşadık. Ancak biz cari açık verdik, yabancılar cari fazla verdi. Bu on yılda biz varlıklarımızı yabancıya sattık, servetimiz azaldı. Yabancılar servet sahibi oldu.
2) IMF ve Kemal Derviş reçeteleri ve bunun devamı olan düşük kur, tarım sektörünü vurdu. Zira güçlü ekonomiye geçiş programına göre tarım destekleri yarı yarıya azaltıldı. Düşük kur nedeniyle köylünün ürettiği tarım ürünleri dünya ile rekabet edemedi. Bir zamanlar kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan Türkiye tarım ürünlerini, gıdayı, ithal etmeye başladı.
3) Gelir dağılımı bozuldu... Bu on yılda ortalama fert başına gelir arttı. Ancak fiili işsiz sayısı da artı. TÜİK, iş aramayan işsizleri, işsiz saymıyor. Bunları da katarsak Türkiye’de fiili işsizlik oranı yüzde 15’in altına hiç düşmedi.
Ortalama fert başına gelir arttı. Ancak aynı zamanda zengin-fakir farkı da açıldı. İşçiye, memura yalnızca enflasyon kadar maaş artışı yapıldı. Büyümeden refah payı verilmedi. Bunun içindir ki Türkiye’de Japonya’dan daha fazla dolar milyarderi oldu.
Gelir dağılımın bozulması, terörü de artırdı. Toplum tedirgin.
Cumhuriyetin on yılında Türkiye, Osmanlı’nın yabancıya dağıttığını topladı. Bağımsız ve kendi kararlarını kendisi veren bir ülke olarak yola çıktık. Bunun içindir ki Onuncu Yıl Marşı’nda “Çıktık açık alınla” diyoruz. AKP iktidarında ise millileştirilerek toplanan varlıklarımız yeniden dağıtıldı? AKP, yüzüncü yılda acaba ne diyecek?
Bütün bunlar yabancı reçetelerden oldu. Gerçekte ise, her toplumun kendine özgü koşulları, özellikleri sosyo-kültürel yapısı, coğrafi yapısı, halkın tercihleri ve özel gelenekleri var. İktisat politikalarında bunları dikkate almazsak, yabancının getirdiği reçeteler yine yabancıya yarar.
Dede Korkut diyor ki;
Azını gören, çoğunu bilen, sözünü diyen oğul...
Sen sen ol, el sözüyle yola çıkma...
El sözüyle yola çıkan el yolunda yorulur...