Ekonomiyi doğru okumalıyız!..
Genel olarak, bazı iktisat yazanlar, özellikle Siyasi İktidar ekonomide cari açığı ve büyümeyi yanış yorumluyor.
Cari açık;
Merkez Bankası, parasal olmayan altın ve Enerji hariç, cari işlemler açığı tablosunu da yayınlıyor. Eğer cari açık tarafından bakarsak bu tablonun hiçbir önemi yoktur. Amaç cari açıkta enerji ithalatının payının yüksek olduğunu, bu nedenle hem dikkatli kullanmamız gerektiğini, hem de içerde üretmenin önemini gösterebilir. Ama bu tablo olmasa da hükümetin görevi enerji açığını düşürmektir. Kaldı ki; enerji ithal edipte cari fazla veren ülke sayısı fazladır. Söz gelimi, Almanya, Japonya, Çin, Güney Kore petrol ithal eden ülkelerdir.
Cari açık dış ekonomik ilişkilerden dolayı döviz gelir ve gideri arasındaki eksi farktır. Bu fark ülkenin döviz kaybını gösterir. Bu kayıp, içerde doğrudan yatırım sermayesi varsa bu sermaye ile yoksa dış borçla kapatılır. Her durumda döviz kaybıdır. Bu kayıp karşılığı yatırım malı ve teknoloji ithalatı varsa, cari açık zaman içinde düşer. Ama akım olarak ister enerji, ister altın veya isterse plastik eşya için vermiş olalım bir döviz kaybıdır, değişmez.
Parasal olmayan altın içerde servete dönüşüyor. Servet stok değerdir. Cari işlemler akım değerdir. Cari açık döviz ihtiyacını artırır. Döviz kurlarını etkiler. Döviz kurları ekonomik istikrarı, ülkenin rekabet gücünü etkiler. Servet birikimi ile bir ilgisi yoktur. Birbiri ile karıştırmamak gerekir.
Büyüme;
Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde, ekonomik büyüme ile kalkınma arasında fark var. Siyasi iktidarın kalkınmadan haberi yok. Her adımını büyüme üstüne atıyor.
Cumhurbaşkanı 2021 yılında düşük faiz gerekçesini;‘’istihdam, üretim ve ihracat ile büyümeyi sağlayacağız‘’ şeklinde izah ediyordu.
Gerçekte ise büyüme;
Bir … Eğer ülkenin dış borçları yüksekse, yüksek faiz veriyorsa ve ödediği dış borç mürettabatının GSYH’ya oranı, büyüme oranından daha yüksek ise, dinamik olarak büyüme var ve fakat statik olarak ülke yoksullaşıyor, demektir.
İki… Bazen büyüme servet kaybı üstüne gerçekleşebilir. Söz gelimi bir binanın yıkılması servet kaybıdır. Ama o binanın yıkılması için sarfedilen emek, kullanılan makine ve teçhizat, molozların nakliyesi, katma değer yaratır ve büyüme oranı yükselir.
Üç… Bir ülke potansiyel büyüme imkanlarını bugünden kullanabilir. Potansiyel büyüme düşer. Söz gelimi üretim aynı zamanda çevre kirliliği yaratıyorsa, gelecekteki büyüme olanakları daralıyor demektir.
Yine Türkiye’de olduğu gibi, köprüler ve karayolları maliyetinin çok üstünde yapılmışsa ve bundan dolayı bütçe ipotek altında ise, ülkenin bütçe ile yeni yatırım yapma imkanları daralmış demektir.
Dört… Genel olarak iktisadi kalkınma; bir ülkenin ekonomik, siyasi ve sosyal refahının geliştiği süreçtir. Gelişmiş ülkelerde bu süreç tamamlanmıştır. Bu nedenle İktisadi Kalkınmadan amaç gelişmekte olan ülkelerin kalkınmasıdır.
Ekonomik kalkınma, GSYH’de büyümeyi de içine alan daha geniş bir kavramdır. Ekonomik büyüme yanında, toplumsal refah artışı yaratan, okullaşma oranı, kişi başına düşen, doktor ve öğretmen sayısının artması, çevre şartlarının iyileşmesi, teknolojik gelişmenin olması ve altyapı olarak demokrasinin gelişmesi ve insani değerlerin yükselmesi, fiziksel ve sosyal altyapının iyileşmesi, kalkınma göstergeleridir.
Kalkınma ile büyüme arasındaki temel fark, kalkınmanın aynı zamanda sosyal refah hedefli olmasıdır.
İktisadi Kalkınmayı büyümeden ayıran diğer bir önemli fark; gelişme sürecinde aynı zamanda sanayileşme gibi yapısal değişmenin olmasıdır.
Küreselleşme kalkınmayı unutturdu. Çünkü spekülatif sermayenin işine gelmiyor. Demokratikleşme ve kemer sıkma eylemlerini barındırdığı için bizim Hükümetin de işine gelmiyor. Kamuoyunun ve özellikle iktisatçıların hükümetleri kalkınma politikaları için zorlaması gerekiyor.