Ekonominin şifreleri bozuldu
Merkez Bankası yeni başkanı, ani bir politika değişikliğinin olmayacağını bildirmesine rağmen, kurlarda bir gecede yeniden yüzde 10 dolayında şok artışlar oldu. Borsa iki defa kapandı. Bu durumda demek ki kur artışlarının tek nedeni güven sorunudur.
Gerçekten de peş peşe gelen, HDP ile ilgili kararlar, İstanbul Sözleşmesi, Gezi Parkı'nın kağıt üstünde bir vakfa devredilmesi, MB Başkanının değiştirilmesi kararlarına, otokrasinin test edilmesi gibi yorumlar yapıldı. Ancak siyasi hedef ne olursa olsun, bu kararlar ekonominin şifrelerini onarılmayacak şekilde bozdu. Başka bir ifade ile, aynı hükümet istese de güven tazeleyemez ve ekonomiyi tekrar rayına sokamaz.
Halk ve basın da bilmeyerek bu tuzağa düştü. Söz gelimi bazı iktidar yanlısı gazeteler ile bazı muhalif gazeteler de, bakar kör gibi aynı çizgide enflasyonu görmeden nominal faizlerin yüksek olduğunu manşetlerine taşıyarak MB Başkanının değiştirilmesine çanak tuttular.
Son üç yıldır yaşadıklarımızı çabuk unuttuk. Hükümet de ders almadı.
1. Enflasyonun üstünde yüksek reel faiz üretimde maliyetleri artırır ve enflasyona yansır. Ancak kur şokları daha yüksek oranda ve daha hızlı maliyet artışı yaratır ve enflasyona daha hızlı yansır. Çünkü üretimde kullanılan ithal girdi oranı yüksektir. Dahası, kur artışları özel sektörü ve bankaları zora sokarak ilave maliyet getirir. Türkiye'de Dolarizasyon yanında anlaşmalar yasak olsa da döviz üstünden yapılıyor.
2. MB'nin kısa dönemde elinde faizden başka araç kalmadı. Dolarizasyon oranı yüksek olduğu için, Merkez Bankası ve dört kamu bankası siyasi iktidar tarafından siyasi popülizmde kullanıldığı için para politikası çalışmıyor. Merkez Bankası'nın kur şoklarını yumuşatmak için elinde satacağı döviz rezervi kalmadı. Bu durumda kısa dönemde tek araç, reel faiz vermektir.
3. Faizle kurları tutmak kısa dönemde mümkündür. Bugünkü kurdan dolar yüzde 40 dolayında daha değerlidir. Buna rağmen yine de artıyorsa, bunun nedeni politikasızlıktır. Doğrusu kısa dönemde reel faiz vermek yanında, orta ve uzun dönemde istikrar programı yapmaktır. Hükümet istikrar programının ne olduğunu bilmiyor. Açıklanan ekonomik reform paketinden bunu anladık.
4. Bundan sonra ne yapmalıyız?
Tez zamanda IMF ile Stand- by düzenlemesi yapmalıyız. IMF güven açısından yerli ve yabancı sermaye için çıpa olacaktır. Ayrıca taze döviz girişi, döviz arzını artıracak ve kur artışını önleyecektir. IMF politikaları gelir dağılımını olumsuz etkiler ve fakat ekonominin çökmesinin, iki kişiden birinin işsiz kalmasının yıkıcı etkileri daha da yüksektir.
Orta dönemde, bir geçiş süreci içinde dalgalı kur politikasını değiştirip, yarı sabit kur politikasına geçmek gerekir.
MB kanununu değiştirip, bankanın bağımsızlığı teminat altına alınmalı ve TL gözetmesi yanında aynı zamanda döviz kurunu da gözetmesi sağlanmalıdır.
Orta dönemde hukuk ve demokrasi alt yapısını yeniden kurarak, mülkiyet hakkını güvenceye almak gerekir.
Yine, orta ve uzun vadeli, ''kalkınma'' programı yapmalıyız. Türkiye şartlarında bu program ancak planlama ile yapılabilir. Bunun için önce, akademisyenlerin de görev alacağı, yeni kalkınma planları yapılmalıdır. Bu plan içinde, devletin yeniden yapılanması, devlet-piyasa optimum dengesinin sağlanması, üretimde ithal girdi payının düşürülmesi gibi yapısal sorunlara çözüm politikaları oluşturulmalıdır.