Ekonomik sorunlar çalışanın sırtında
Çalışan kesimin iki sorunu var... Birisi işsizlik... İkincisi ise yoksullaşma.
Haziran 2018 ayı için Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından ilan edilen işsizlik oranı yüzde 10.2 oldu. Ancak, iş aramayıp çalışmaya hazır olanları da katarsak fiili işsiz sayısı 5458 kişi ve fiili işsizlik oranı da yüzde 15.7 oldu.
Eğer bir istihdam politikası oluşturmak istiyorsak, iş aramayıp iş bulsa hemen başlayacak olanları da dikkate almalıyız. Kaldı ki TÜİK'in iş aramayıp çalışmaya hazır olanlar kriterleri bizim toplumsal yapımıza uymuyor. Söz gelimi 18 yaşına basan birisi 4 hafta iş aramazsa TÜİK bu kişiyi işsiz saymıyor. Ya da bir iş kurumuna başvurmayanlar da işsiz kabul edilmiyor. Bu nedenle filli işsizlik oranı daha gerçekçidir.
***
Haziran Ayı Fiili İşsizlik Göstergeleri
2017 2018
1) İş Gücü (Bin) 31 954 32 629
2) İlan Edilen İşsiz Sayısı (Bin) 3 251 3 315
3) İş Aramayıp Çalışmaya Hazır Olanlar (Bin) 2 226 2 143
4) (2+3) Fiili İşsiz Sayısı 5 477 5 458
5) (1+3) Düzeltilmiş İş Gücü (Bin) 34 170 34.772
6) (5/3) Fiili İşsizlik Oranı (Yüzde) 16,0 15,7
***
Eğitimde ve işte olmayan genç nüfus oranı Haziran ayında yüzde 24.3 oldu. En riskli işsizlik genç nüfustaki işsizliktir. Siyasi iktidarın imam-hatip dayatması gençleri eğitimden uzaklaştırdı. Eğitimsiz ve işsiz genç yaratmak, sosyal sorunların temel kaynağıdır.
Kaldı ki, eğitimli gençlerde, siyasi iktidarın, hukuk, demokrasi ve özgürlük anlayışı nedeni ile Türkiye'de durmuyor. Dışarıya gidiyor; Beyin Göçü.
İşsizlik kronikleşti.
İşsizlik oranında aylar ve mevsimler itibariyle iniş ve çıkışlar yaşanır. Doğru tahlil yapabilmek için ilgili ayı bir yıl önceki ayla karşılaştırmak gerekir. Peş peşe gelen ayları karşılaştırmak için de mevsim etkilerinden arındırılmış iş gücü göstergelerini kullanmak gerekir. Geçmiş yıllara bakınca işsizliğin de enflasyon gibi kronik bir yapı kazandığını söyleyebiliriz. Bunun üç nedeni var:
1- Mevcut siyasi iktidarın piyasa anlayışı ekonomik gerçeklerle bağdaşmıyor. Bu nedenle piyasayı ve sıcak para girişini boş bıraktı. Başıbozuk ve spekülatif bir piyasa oluştu. Üretim ithalata bağımlı oldu. Ürettikçe, Çin'de yahut girdi ithal ettiğimiz diğer ülkelerde istihdam yaratmış oluyoruz.
2- İstihdam üstündeki vergi ve primler yüksektir. Bunun için işletmelerin bir kısmı ya kaçak işçi çalıştırıyor; ya da emek yoğun yatırım yapmıyor.
3- Hükümetin 4 milyona yaklaşan Suriyelilerin bir kısmı ve daha önce bir milyon yabancı çalışan, Türk vatandaşlarının işsiz kalmasına neden oldu. Geçen sene bir bakan, Suriyelilere iş verin, ucuz iş gücü diye açıklama yapmıştı. Dahası, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı daha yeni 87 bin yabancının çalışmasına onay verdi.
Çalışanlar nisbi olarak yoksullaşıyor.
2018 ikinci çeyrekte GSYH yüzde 5.2 arttı. Aynı dönemde işçi ücretleri de reel olarak yüzde 3.47 oranında arttı. Yani büyümenin altında kaldı. Gelir dağılımı ücretliler aleyhine bozuldu ve çalışanlar göreceli olarak yoksullaştı.
Gelir Yöntemi ile GSYH bileşenlerinin Gayri Safi Katma Değer içerisindeki paylarında, iş gücü ödemelerinin payı 2016 yılında yüzde 36.5 iken, 2017 yılında yüzde 34.5'e gerilemiş. Yani çalışanları GSYH'den aldıkları pay azaldı.
Sonuç... Ekonomik sorunlar daha da ağırlaşıyor. Bugün istikrar sorunları çalışanların sırtında kalıyor. Yarın kemeri de çalışanlara sıktıracaklar.