Ekonomik sorunlar aspirinle tedavi olmaz

Eskiden ekonomide “İktisadi Bünye” tabiri vardı. Bir de aynı isimle ders vardı. Bu ders Türkiye’nin mevcut ve potansiyel imkânlarını ve gücünü anlatırdı.
Hiçbir ekonomide, düşük tasarruf, yüksek cari açık ve yüksek dış borç, sürdürülemez. Zorla sürdürmeye kalkarsanız, iktisadi bünye zayıflar. Yanlış teşhis ve yanlış tedavi nasıl insan bünyesini tahrip ederse, yıllarca kuru düşük tutup da sonra eksi faize rağmen faizin düşmesinde ısrar ederseniz bu defa iktisadi bünyede alerjik tepkiler ortaya çıkar. Kur artışı böyle bir sonuçtur. Bunun çözümü de aspirin tedavisi ile olmaz.
“Diğer gelişmekte olan ülkelerin parası da değer kaybediyor” diyerek işin içinden çıkamayız. Tersine böyle konuşursak, hükümete olan güven azalır, ülke riski artar.
Aslında gelişmiş ve gelişmekte olan ülke paraları karşısında dolar, değer kazandı. Ancak sorunu olmayan ülkelerin paraları daha az, sorunlu olanların daha çok düştü. Son bir yılda bazı gelişmekte olan ülkeler içinde, dolar karşısında en fazla Rus rublesi düşmüştü. Ancak Rusya ambargo altındadır. Rubledeki düşme ambargoyla ve Ukrayna krizi ile hızlanmıştır.
es-019.jpg
Buna karşılık Gelişmekte Olan Ülkeler içerisinde Çin, yuanı son bir yılda yalnızca yüzde 2 değer kaybetmiştir.
Türk lirasını dolar karşında sürekli değerli para olarak tutmaya gayret ederseniz ve bununla övünürseniz, bünye kabul etmez, sonra işte böyle altında kalırsınız.
1988 yılında bir dolar bir Türk Lirası olacak diye çığlıklar atanaların bu gün sesi çıkmıyor. Aşağıdaki Bloomberg’in grafiğinde, 2008 başından bu yıl mart başına kadar geçen 12 yıl 2 ay içinde Başbakanın mazeret gösterdiği Gelişmekte Olan Ülkeler’de döviz piyasaları yer alıyor. Türkiye Rusya’dan sonra ikinci sıradadır.
es1-013.jpg
Merkez Bankası kur artışına karşı üç önlem aldı.
1- Döviz depo faizini düşürdü. “Bankaların TCMB’den alabilecekleri bir hafta vadeli döviz depolarının faiz oranları 10 Mart 2015 tarihinden itibaren ABD doları için yüzde 7,5’ten yüzde 4,5’e, Euro için yüzde 6,5’ten yüzde 2,5’e indirdi.” Bu yolla acil olarak Merkez Bankası’ndan, döviz borçlanacak bankaların faizlerini indirdi ve aynı zamanda ve piyasaya olumlu psikolojik sinyal vermek istedi.
2- Döviz likiditesini artırıcı karar aldı. Banka rezerv opsiyonu katsayılarının değiştirilmesi yoluyla piyasaya yaklaşık 1,5 milyar dolar çıkacağını ve ardından kısa vadeli yabancı para yükümlülükleri için zorunlu karşılık oranlarında yapılacak ölçülü artışlar yoluyla 27 Mart 2015 tarihinde Merkez Bankası rezervlerine yaklaşık 1,3 milyar doların geri geleceğini açıkladı.Yani 27 Mart sonrası piyasada 200 milyon dolar kalmış olacak. Bu da döviz likiditesini artırmış olacak.
3- Yine MB “Finansal sistemin geçici döviz likiditesi ihtiyacını karşılamak amacıyla, rezerv opsiyonu katsayılarında (ROK) değişiklik” yaptı.Bankaya göre, bu değişiklik sonucunda MB döviz rezervlerinden yaklaşık1,5 milyar ABD dolarının serbest kalması beklenmektedir.
Bunların elbette kısa süreli ve geçici etkileri olacaktır. Ancak asıl çözüm, hükümetleri bağlayıcı olacak, piyasanın önünü açacak yeni bir planlı ekonomiye geçmek, günübirlik politikalar yerine uzun dönemli perspektifler oluşturmak ve bu çerçevede Türkiye bünyesine uymayan dalgalı kur sistemini değiştirip, aynı sistem içinde kontrollü kur sistemine geçmekle mümkün olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları