Ekonomik istikrarı bozmak kolay, düzeltmek zordur
Başkanlık sitemi ile birlikte ekonomik istikrar da bozuldu. 2018 ve 2021 kur şokları, 2021’de başlayan TL krizi, ekonomik bunalıma dönüştü. Son seçimlerde bu bunalımın siyasi sonuçları oldu. İnşallah sosyal patlama olmaz.
Aslında başkanlık sistemi öncesinde de ekonomi aşırı kırılgandı ve başkanlık işin tuzu biberi oldu.
22 yıl boyunca siyasi iktidarın tek hedefi, hangi yoldan olursa olsun iktidarda kalmaya odaklı oldu. Belki her parti aynı hedefe odaklanır ama ekonomik ve sosyal dengeleri de gözetir.
Siyasi iktidar planlamayı kaldırdı. Spekülatif sermaye girişini ve sıcak parayı kontrol etmedi. Kamu kaynaklarını, kamu bankalarını iktisadi etkinlik kriterlerine göre değil siyasi popülizme göre dizayn etti. Sosyal kamplaşma yarattı. Ülkeyi demokrasi ve hukukun üstünlüğünde geri bıraktı. Türkiye’yi Batı’dan kopardı. En ağırı dünya tarihinde yaşanmamış ve yaşanmayacak olan bir adım attı; Ülkeye 10 milyondan fazla ne olduğu ve nedeni anlaşılmayan yabancıyı soktu.
Siyasi iktidarın bu yanlışları, ekonomik bunalımı ve yoksullaşmayı getirdi. Başka bir ülke olsaydı daha ağır sorunlar yaşardı.
Yaşamakta olduğumuz bütün bu ekonomik, siyasi ve sosyal sorunlar nedeni ile halkın güveni dip yaptı ve herkes kendimi nasıl kurtarırım telaşı içine girdi, üretici ve tüketici panik yaşıyor.
Sonuçta, TÜİK’in açıklanan ekonomik güven endeksine göre, son bir yılda üreticinin ve tüketicinin güveni düştü.
Ekonomik güven endeksi, tüketici, reel kesim, hizmet sektörü, perakende ticaret sektörü ve inşaat sektörü güven endekslerinin bir bileşimidir.
2023 Haziran ayı ile 2024 Haziran ayı arasında son bir yılda;
*101,3 olan Ekonomik güven endeksi 100 güven sınırının altına 95,8’e geriledi.
*Tüketici güven endeksi, 85’1’den 78,3’e geriledi.
*Reel Kesim güven endeksi, 105,7’den 100,5’e geriledi.
*Üretici ve tüketici son bir yılda maddi durumum bozuldu diyor ve
*Önümüzdeki yılda da ekonomik durumun daha da bozulacağını bekliyor.
İktisadi ajanların ileriye dönük beklentileri ekonomik dengelerin nerede oluşacağını tayin eder. Tüketimi-tasarrufu ve yatırımı etkiler. Tüketici de eğer ileride ekonominin daha da kötüleşeceğini düşünürse, tedbir olarak harcamalarını kısar. Ama istikrarsız bir ortamda harcamalardan artan tasarruflar güven sorunu nedeni ile yatırımlara da dönüşmez. Olumsuz beklentiler krizden çıkışı zorlaştırır.
Güven endeksinin ortaya çıkardığı iki çelişki var;
Birisi… Şimdi giden Merkez Bankası Başkanı ve halen devam eden Maliye ve Hazine Bakanı da tam bir yıl önce gelmişti. Bağımsız Merkez Bankası’na dönüş ve rasyonel politikaların güveni artırması gerekirdi. Ama tersine düştü. Çünkü halk rasyonel söylemine bakmıyor, yaşadıklarına bakıyor. Üretici de ürettiğine bakıyor.
İkincisi… İç güvenin düşmesine rağmen, sıcak para geldi. Sıcak paranın gelmesi rasyonel politikalar söylemi değil, borsada spekülatif artış ve faizlerin TÜFE’nin altında olmasına rağmen kur artışının üstünde olmasıdır. Sıcak para girdikçe kurlar sabit kaldı. Kur-faiz makasından yabancı getirdiğinden fazla döviz çıkardı. Ama artık sıcak para da çıkıyor.
Mehmet Şimşek iyi niyetle, bütçede tasarruf dedi. Ama gerçekleşmesi mümkün olmadı. Şimdi panik içinde vergileri artırmak için maliye tasarı hazırlıyor. Ama kriz döneminde vergileri artırmak, yatırımları ve üretimi kısmak demektir.
Başarısızlıklar halkın yaşamına yansıyorsa, halk nasıl güven duyar? Yeni yanlışlarla istikrar nasıl gelir?