Ekonomik istikrar ilk sırada olmalı

Yeni Hükümetin gündeminde ilk sıra ekonomik istikrar olmalıdır. Bunun için de acil olarak üç önlem alınması gerekir;

1.Ekonomi yönetiminin oluşturulması gerekir.

Ekonomi yönetimi hükümetin ilgili üyeleri ve Merkez Bankası'ndan oluşur. Oluşturulacak kurul, Merkez Bankası Başkanı dahil, önce ekonomi alanında uzman ve deneyim sahibi olmalı, denenmiş ve bugün dünyada başka ülkeler tarafından da uygulanan Ortodoks politikaları uygulamalıdır.

Yine ideolojik çizgiden uzak olmalı veya ideolojiyi iktisat politikalarında bir araç olarak kullanmamalı. Gerek ekonomi kuruluna ve gerekse Merkez Bankası'na siyasi çizgide müdahale olmamalıdır.

2.İkinci sırada faiz politikası geliyor.

Üretim faktörleri gelirleri;

1. Toprak ve doğal kaynaklar rantı

2.Sermaye geliri faiz,

3.Emek geliri maaş ve ücret;

4.Müteşebbis geliri kardır.

Genel olarak istikrarlı bir ekonomide, döviz kuru dengede olduğu için, gayrimenkul ihtiyaca göre talep gören ve spekülatif bir yatırım aracı olmadığı için, reel faiz düşük olursa, sermaye daha yüksek reel getiri için kısmen doğrudan fiziki yatırımlara gider; kısmen de dolaylı olarak sermaye piyasası kanalıyla yine yatırımlara gider.

Ancak Türkiye'de gayrimenkul ve finansal yatırım araçları spekülatif finansal yatırım araçları olduğu için, eksi reel faiz nedeni ile TL'den kaçış fiziki yatırımlara gitmiyor. Spekülatif alanlara yöneliyor.

Kaldı ki; şu veya bu düşük ve eksi reel faizin de bir sınırı var… Söz gelimi ABD'de FED ve Avrupa Merkez Bankası, 2009 krizi nedeni ile faizleri düşürdüler. Ama yatırım ve ticari kredilerde eksi reel faiz en fazla yüzde 3-4 oldu. TÜFE oranı yüzde 10'lara yükselince de, enflasyonu frenlemek için her iki banka faizleri artırdılar. ABD'de enflasyon yüzde 9'dan yüzde 4,9'a geriledi. Şu anda ABD'de reel faiz var.

Bizde mevduatta eksi reel faiz, 2022 yılında yüzde eksi 31 oranında oldu. Faizde bu kadar yüksek dengesizlik hangi ülkede olursa istikrarı bozar. Dahası, piyasada çoklu faiz var. MB, gösterge faizini yüzde 8,5'te tutarken, ihtiyaç kredi faizleri içinde bulunduğumuz Mayıs ayında yüzde 50'lere ulaştı.

Eğer yeni hükümet reel faiz politikası uygularsa, TL'den kaçış duracak ve enflasyon da düşecektir. Merkez Bankası enflasyona paralel olarak, faizleri de düşürür. Türkiye, bunu 2018 kur şokunda yaşadı. Eylül-Ekim 2018'de TÜFE yüzde 25'e çıktı. MB faizi yüzde 24'e çıkardı. Ertesi yıl Eylül ayında TÜFE yüzde 9'a geriledi. Dolar da 6,5 liradan 5,5 liraya düştü. Yani istikrar için reel faiz politikası aynı iktidar tarafından denenmiş bir faiz politikasıdır.

3.Yabancı sermaye girişini özendirmek gerekir.

Yabancı sermayenin faydası ve zararı tartışılır. Ama bugün o gün değildir. Türkiye'nin döviz girişine ihtiyaç var. Bunu da ancak doğrudan yabancı yatırım sermayesi girişi ile sağlayabilir.

Önce yabancı sermayeyi teşvik kararları alınması gerekir. Yabancı sermaye çeken ülkelerden;

Çin, teknolojik yatırım yapan yabancı sermayeye teşvik veriyor.

Hindistan, üretim yapan yabancı sermayeye ikinci el sermaye malı ithal izni veriyor. Lisanssız ihracat yapma hakkı tanıyor.

Polonya, özel ekonomi bölgeleri oluşturdu ve tam ve kısmi kurumlar vergisi muafiyeti ile, gümrük vergisi muafiyeti tanıyor. Belli bir sınırın üstünde yatırım yapıp, istihdam yaratanlara yüzde 50 mali destek veriyor.

Türkiye, demokrasi ve hukuki altyapıyı düzenlerse, ithal ikamesi yatırımları yapanlara yüksek teşvikler verirse ve ilan ederse, yabancı yatırım sermayesi çeker.

Yazarın Diğer Yazıları