Ekonomik bunalımdan nasıl çıkarız?

Cumhuriyet tarihinin en ağır krizini yaşıyoruz. Önceki krizler ekonomik krizlerdi. Ayrıca her seferinde hükümetler tarafından krizden çıkış için istikrar programı yapılmıştı. Bugünkü kriz daha kapsamlıdır. Zira ekonomik kriz yanında aynı zamanda demokrasi, hukuk, devlet, yönetim ve güven krizi de yaşıyoruz. Buna rağmen maalesef hükümet kriz yok diyor.

5 Mart 2022''de bu köşede, ''''Çıkış yolu demokrasi''den geçer'''' başlıklı yazımda demokratik, hukuki ve kurumsal altyapıyı yeniden oluşturmak gereğini yazmıştım. Bu konuda 6 partinin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem''de uzlaşması, bu krizlerden çıkış umudumuzu artırmıştır.

Aslında halk da parlamenter sistem istiyor. Bu konuda yapılmış 15 anket ortalamasına göre 2020 yılında halkın yüzde 41''i başkanlık, yüzde 59''u ise parlamenter sistem istiyordu. 2021 sonunda, halkın yüzde 34''ü başkanlık, yüzde 66''si ise parlamenter sistem istiyor.

Krizden çıkış için alınması gereken ekonomik önlemler, geçmiş istikrar programları gibi kısa ve orta vadeli programlar şeklinde olmayacaktır. Devlet-piyasa dengesinin yeniden kurulması, yapısal sorunların çözülmesi ''''uzun zaman ve Yapısal Dönüşüm Planı'''' gerektirir.

1- Yapısal Dönüşüm Planı ve devletin yeniden yapılandırılması:

Devleti yeniden yapılandırmak, liyakat esasına göre laik demokratik devlet hüviyetine dönmesini sağlamak gerekir. Devleti parti devleti olmaktan çıkarmak lazımdır. Yerel yönetimlere Avrupa Birliği standartlarında özerklik verilmelidir.

Merkezî devlet ve mahalli idarelerin, yetki ve sorumluluğu yeniden tarif edilmeli; merkezî devletin yerel yönetimler üstündeki vesayeti kaldırılmalı, yetki çatışması önlenmelidir.

Her ülkede devlette yolsuzlukları önleme yasaları var; ancak siyasi iktidarların ve hükümetlerin niyeti önemlidir. Türkiye yolsuzluklar açısından da uluslararası kurumlar tarafından sürekli tenkit edilmektedir. Merkezî ve yerel yönetimlerde yolsuzluk ve özellikle kamu hizmetlerinde kalıplaşmış belirli bir komisyon oranı konuşuluyor ise, o ülke ekonomisi dikiş tutmaz. Hiç bir istikrar önlemi fayda vermez. Çünkü böyle ekonomilerde kaynaklar etkinlik kriterlerine göre değil, kişisel veya parti çıkarlarına göre dağıtılacaktır.

Yine geçmiş yolsuzlukların üstüne gitmeyen ülkelerde, yolsuzluk geleneksel hale gelir. Türkiye''de siyasette ''''Hırsızsa, bizim hırsızımız '''' sözü adeta deyiş haline gelmiştir.

Kamu kaynakları etkin kullanılmalıdır. Bütçeye yeniden Meclis ve Sayıştay denetimi getirilmelidir. Meclis denetimi dışındaki fonlar ve uygulamalar kaldırılmalı; belediyeler dışında tüm kamu sektörünü kapsayacak, "global bütçe" uygulamasına gidilmelidir.

Kamu-Özel İşbirliği Kanunu tamamıyla kaldırılmalıdır. Bu yolla yapılan yatırımların halka maliyeti hem bugün hem de potansiyel olarak yüksektir. Dolar olarak talep garantisi dünyanın hiçbir ülkesinde ve hiçbir uygulamada yoktur. Bu yolla yapılan, köprü, tünel, yol, hastaneler, cari yatırım değeri ile devletleştirilmelidir. Devletleştirme ödemeleri, bu kapsamda yapılan yatırım gelirleri ile karşılanabilir. Kamu Özel İşbirliği yerine ''''Yap-İşlet-Devret'''' yasasına dönülmelidir.

2- Yapısal Dönüşüm Planı ve yapısal sorunlar:

Yapısal sorunların başında piyasa yapısı geliyor. Piyasada rekabetin sağlanması, tekel ve oligopol yapıların önlenmesi, spekülasyon ve manipülasyonun engellenmesi ile mümkün olur.

Telekom gibi devlet tekellerinin, elektrik dağıtımı gibi halkın refahında stratejik öneme sahip hizmetlerin, Et-Balık ve SEKA gibi piyasada fiyatları düzenleyen kurumların özelleştirilmesi, tekelci ve oligopol piyasalar yarattı. Bu kurumların yeniden devletleştirilmesi gerekir.

Piyasada rekabeti artırmak için devlet-piyasa optimum dengesini kurmak gerekir. Sosyal faydası yüksek eğitim ve sağlık hizmetlerinde bütçeden daha fazla yatırım yapılmalıdır. Uluslararası standartlara uymayan, özel sağlık kurumları devletleştirilmelidir.

Reel sektör, finans sektörü arasındaki dengeyi yeniden kurmak ve finans sektörünün reel sektörü temsil edebilme si için sermaye piyasasının ve bankacılık sektörünün yeniden yapılanması gerekir. Bu kapsamda 4 kamu bankasının siyasi yemlik olarak kullanılmasını önlemek için özelleştirmek gerekir.

Üretimin, ithalata bağımlı bir yapıda olması da, yapısal bir sorundur. Üretimin ithalata bağımlılık oranı yüzde 45''ten yüzde 10''a düşürülmelidir. Bunun için ithal ara malı ve ham madde sektöründe ithal ikamesine dayalı politikalar esas olmalıdır. Bu alanda yerli yatırımlara ve üretime yüksek teşvikler verilmelidir. Gerekirse devlet geçici olarak bu sektörde üretim yapmalıdır.

Elbette bu Yapısal Dönüşüm Planı içinde, iktisat ve maliye politikaları, koordineli olarak yer almalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları