Ekonomide kırılganlık yüksekse rasyonel politikalar yok demektir
Washington’daki, Küresel Kalkınma Merkezi tarafından, 2023 Kasım ayında yayınlanan bir endekse göre, herhangi bir nedenle bir dış şokun gerçekleşmesi durumunda, Arjantin, Tunus, Sri Lanka ve Türkiye'nin en yüksek dış finansman ihtiyacı oranına sahip ülkeler olduğu açıklanmıştı.
Aslında Türkiye ekonomisi 2013 yılı ve sonrasında, aşırı kırılgan oldu.
Ekonomik kırılganlık, iç ve dış şoklar gibi beklenmedik ekonomik gelişmelere karşı, ekonominin çabuk ve uzun süreli etkilenmesidir.
2013 yılında ilk defa Morgan Stanley, bizim de olduğumuz gelişmekte olan ülkeler arasında beş ülkeyi “Kırılganlık Beşli” olarak ilan etti.
Kırılganlık, ülkeye borç verenler ve yatırım yapanlar açısından önemli bir kriterdir.
Aşağıdaki tabloda, 2013 ile 2018 arasında farklı kuruluşların yapmış olduğu değerlendirmede, kırılgan beşli ve sonra da kırılgan üçlü denilen ekonomiler sıralaması yer alıyor.
Kırılgan ekonomiler değişti fakat Türkiye hep kaldı. 2018 ve 2019 Türkiye için daha da şanssız yıllar oldu. Zira Arjantin krizi ve Türkiye’nin küçülmesinden sonra, bu iki ülkeye kriz ikizleri denilmeye başlandı.
Oxford Economics 2017 yılında, 13 ülkenin yer aldığı gelişmekte olan piyasalar için her ay “Kırılganlık puan kartı” hazırlıyor. Bu 13 ülke, Türkiye, Güney Afrika, Malezya, Çin, Güney Kore, Tayland, Filipinler, Hindistan, Rusya, Endonezya, Polonya, Meksika ve Brezilya’dır.
Söz konusu 13 ülke arasında Kırılganlık sıralamasına göre, Türkiye ilk sırada yer almıştı. Türkiye’yi Güney Afrika ve Malezya izliyordu.
Ekonomi neden bu kadar kırılgan; nasıl çözülür?
1.Siyasi iktidar ekonomiyi şirket gibi görüyor. 2015 yılında Erdoğan, "Bir anonim şirket nasıl yönetiliyorsa, Türkiye de öyle yönetilmelidir. Yoksa bileklerine bağlıyorlar prangayı, yürü yürüyebilirsen. Bu ülke bu şekilde sıçramaz" demişti.
Ülke ekonomisi yönetiminin alfabesi, sosyal fayda ve maliyettir. Özel sektör dış fayda ve maliyeti dikkate almaz, Kar maksimizasyon hedeflidir.
Hükûmetin ekonomiyi şirket gibi görmesi, dünya iktisat tarihindeki en yanlış yaklaşım tarzıdır.
2.AKP iktidarı planlamayı fesih etti. Ülke, plansız, programsız günübirlik yönetiliyor. 3 yıllık programlar bir plan ve program değildir. Niyet ve temenniler kitabıdır.
Yapısal sorunlar, birlikte ve koordineli politikalarla çözülür. Bunun için de planlama gerekir. Ayrıca plansız, iktisadi kalkınmayı ve sosyal gelişmeyi sağlayamayız.
3.Yabancı yatırım sermayesi politikamız yoktur. Dün de bugün de kısa vadeli spekülatif sermaye hareketleri kırılganlığı artırdı. 2003-2012 arasında bol sıcak para girdi. TL değer kazandı ve üretim ithal girdiye, dışa bağımlı yapı kazandı. Bugün de, carry trade başta olmak üzere son bir yılda 25 milyar dolar dolayında sıcak para girdi. Şimdi çıkmaya başladı ve başta borsayı olumsuz etkiledi.
Doğrusu sıcak paraya kontrol getirmek ve doğrudan yabancı yatırım sermayesini teşvik etmek gerekir.
4.Dalgalı kur politikası, sıcak para hareketlerine, kayıt dışı para giriş ve çıkışına neden oluyor. Yapılması gereken önce kur politikasını değiştirmek, yarı sabit kur sistemine geçmektir. Bunun için döviz rezervi yeterli olmalıdır.
Bir geçiş dönemi içinde ithal girdi oranı yüksek olan sektörde yüksek teşvik ve ithal ikamesi politikası uygulayarak ekonominin ithalata bağımlılığını azaltabiliriz ve cari açığı kalıcı olarak çözebiliriz.
5.Merkez Bankası yalnızca TL’yi gözetiyor. Kur politikasını değiştirince aynı zamanda Merkez Bankası yasasını da değiştirerek bankanın kuru da gözetmesi sağlanmalıdır.
Günübirlik politikalarla, sıcak para serabıyla, para politikası ile ve vergi ağırlıklı dengesiz maliye politikası ile bu hükûmet ve bu ekonomi yönetimi çabaladıkça ekonomik kriz derinleşiyor. Bunun adı rasyonel politikalar değildir.