Ekonomide güven oluşmadı

Ekonomide piyasa tabiri ile, ''yaprak kımıldamıyor.'' Buna rağmen yeteri kadar tartışılmıyor. Çünkü siyasetin, Suriye ve IŞİD'in, terörün toplumsal maliyeti daha yüksek olmaya başladı. Ekonomik sorunlar ikinci plana kaldı.

Temennimiz hiç bir sorun olmasın. Ancak söylemesek de ekonomik sorunları yaşıyoruz. Özellikle işsizlik ve geçim derdi, yaklaşık her iki aileden birisini vuruyor.

Tek parti iktidarı da bu konjonktürü değiştirmedi. Bu sonucu yaratan temel neden, 13 yıldan beri uygulanmakta olan politikalardır. Bu politikaları uygulayan aynı parti iktidarının güven vermesi için, iktisat politikalarını yeni bir yaklaşım içinde ele alması gerekir.

Bunların başında, bugüne kadar cari açığa neden olan ve bu nedenle 450 milyar dolardan fazla kaynak kaybımıza yol açan dalgalı kur sistemi değişmelidir. Kontrollü kur sistemine geçilmelidir.

Dalgalı kur sisteminin çalışması için, elverişli bir piyasa ve altyapı olması gerekir. Türkiye'de gerekli piyasa şartları oluşmadan, 2001 yılında dalgalı kur sistemine geçilmiştir. IMF ve bu sistemi getirenler 2000 yılı için Türkiye'ye bu sistemin tam tersi ''Sabit kur rejimi''ni önermişlerdi. 2001 krizi olunca dalgalı kuru önerdiler. Daha doğrusu şart koştular.

Dalgalı kur sistemi Türkiye sömürü düzeninin bir aracı oldu.

Teoride dalgalı kur sistemi kurları otomatik dengeye getirir. Yani millî paranın değer kazanması (kurların düşük kalması) sonucu cari açık olursa, döviz ihtiyacı ve döviz talebi artacak ve bu nedenle kurlar artacak dengeye gelecekti. Millî paranın düşük kalması ile ortaya çıkan cari fazla olursa, bu defa tersi çalışacaktı.

Ne var ki Türkiye'de bu sistem çalışmadı... Çünkü:

1) Sıcak para önce kur baskısı yarattı. Ekonomi dışa bağımlı üretim yapısı kazandı. Kur artınca da bu bağımlı yapı, sistemi çalıştırmadı.

Kontrolsüz sıcak para girişi cari açıktan daha fazla olunca döviz fiyatları üzerinde baskı oluşturdu ve kurlar düşük kaldı. Düşük kur ithalatın artmasına ve üretimin içeride üretmekten daha ucuza gelen ithal ara malı ve ham maddeye bağımlı hale gelmesine neden oldu.

Ayrıca 2012 yılına kadar, Merkez Bankası ve ekonomi yönetimi enflasyonla mücadele için düşük kur politikası uyguladı. MB kur artışına sert müdahale etti. Kur düşüşüne etmedi.

Türkiye'ye gelen sıcak para ve yabancı sermaye hız kesince ve aynı zamanda ABD Doları dünyada artmaya başlayınca, kurlar arttı. Ancak bu defa da üretim ithalata bağımlı olduğu için cari açık devam etti.

2) Dolarizasyon dalgalı kur sisteminin çalışmasını engelledi.

Türkiye'de döviz girişi ve çıkışı dışında, halkın döviz tutması döviz arz ve talebini etkiliyor. Türkiye'de döviz yalnızca ihtiyaç için değil, aynı zamanda bir tasarruf aracı olarak tutuluyor. Yine istikrar sorunu nedeniyle ve devalüasyon beklentisi ile de döviz tutuluyor.

3) Vadeli döviz işlemleri piyasası gelişmemiştir.

Türkiye'de finansal piyasalar yeteri kadar gelişmemiştir. Kur riskine karşı koruma sağlayacak enstrümanlar dün hiç yoktu. Bugün ise yetersizdir. Örneğin "Vadeli Döviz İşlemleri" piyasaları gelişmemiştir. Vadeli döviz piyasası kurlarda aşırı dalgalanmayı engeller.

4) Finansal piyasalarda rekabet koşulları oluşmamıştır.

Dalgalı veya serbest kur politikası için, döviz arz ve talebinin dengede oluşmasını sağlayacak piyasa yapısının ve piyasa şartlarının olması gerekir. Kısa vadeli dış borcunun yüksek olduğu, iç tasarrufların yetersiz olduğu ve kamu açıklarının kısmen döviz hamili veya dövize endeksli devlet kağıtlarıyla kapatıldığı ekonomide döviz arz ve talebinin serbestçe oluşması beklenemez.

Bu nedenlerle dalgalı kur sistemi başarısız olmuştur. Üstelik ekonomi de aşırı kırılgan olmuştur.

Türkiye'nin şartlarına "kontrollü kur sistemi" uyar. Öncelikle bu sisteme geçmek zorundayız.

Yazarın Diğer Yazıları