Ekonomide dört yanlış
2013 yılında Amerikan bankası Morgan Stanley, cari açık ve enflasyon oranlarının yüksekliği ve dış yatırımlara duydukları ihtiyaç dolayısıyla Hindistan, Brezilya, Endonezya, Türkiye ve Güney Afrika'dan oluşan beş ülkeyi Kırılgan beşli olarak ilan etmişti. Bugün Bu ülkelerde yıllık enflasyon, Hindistan'da yüzde 6,9, Brezilya'da 4,3, Güney Afrika'da 3,2 ve Türkiye'de 14'tür. Yani bizim dışımızdaki ülkeler, enflasyonu yendiler. Bizse, faiz mi enflasyonun sebebidir, yoksa enflasyon mu faizin sebebidir? Tartışması tuzağına düştük. Gerçekte ise uygulanmakta olan politikalara, reel faiz oranlarına, talep yapısına bağlı olarak, uzun dönemde ikisi de birbirini etkiler. Kısır tartışmaya sanki birileri bizi özellikle soktu. Çünkü bu durumu tartışmaktan siyasi iktidar enflasyonun yapısal bir sorun olduğunu göremedi. Muhalefette yapısal sorunların neler olduğunu daha geniş bir açıdan bakamadı.
Merkez Bankası Başkanı, Merkez Bankası'nın kur hedefinin olmadığını, kurları tutmak amacıyla MB ve kamu bankalarının döviz satmayacağını, ellerinde yalnızca faiz ve para politikasının olduğunu açıkladı. Hükümet ise bütün yükü Merkez Bankası'nın sırtına yüklemiş görünüyor.
Oysaki ekonomi yönetimi Hükümet ve Merkez Bankası'nın ortak sorumluluğundadır. Merkez Bankası aynı zamanda hükümetin danışmanıdır.
Son beş yıldır enflasyon, işsizlik, yoksulluk sorunları tavan yaptı... Burada siyasi iktidarın dört yanlışı var...
Bir… Dengesizlikleri yaratan kur şokları ve kur artışlarıdır. Demek ki kur politikası yanlıştır. 19 senedir yürümedi… Cari dengeyi, üretim yapısını bozdu. Hükümet dalgalı kur politikasında neden direniyor?
İki… Faiz politikası tek başına istikrar politikası değildir. İktisat politikaları bir bütündür. Dahası İktisat politikaları, konjonktüre, ülkeye, halkın moraline, demokratik ve hukuki altyapı sorunlarına bağlı olarak değişir. Bazen faiz enflasyon yaratır, bazı durumlarda ise enflasyon faiz artışını zorunlu kılar.
Temel mesele, büyüme, istihdam, gelir dağılımı ve fiyat istikrarını sağlamak için, para, faiz, kur, maliye, politikalarını koordineli uygulamaktır.
Faize takılmamızın bozucu etkisini o kadar net yaşadık ki; 22 Ekim 2020'de Merkez Bankası faizde diretmeseydi, dolar kuru 8 lirayı geçmezdi. Merkez Bankası 19 Kasım 2020 toplantısında tek faiz gösterge faizi ilan etti ve gösterge faizini yüzde 15'e çıkarınca, kurlara da yüksek düzeyde de olsa geçici bir istikrar geldi.
Üç… Eğer iktisadi ajanlar ekonomi yönetimine güven duymuyorsa, ne yaparsanız yapın, sonuç alamazsınız. Bunu yaşadık. Hazine ve maliye Bakanı, açıklamaları, uygulamaları, tamamıyla algı yaratmak üstüne kurulu idi. Ancak siyaha beyaz demenin de bir sınırı vardır. Sonunda bakanın güven limiti eksiye döndü.
Hazine ve Maliye Bakanı, istifa etmeden önce uluslararası piyasalarda Türkiye'nin beş yıllık tahvillerinin iflas risk primi (CDS) 558,56 baz puandı. İstifasından sonra, 12 Kasım 2020'de 360,50 baz puana geriledi. Yani uluslararası piyasalarda Türkiye'nin riski düştü. Yine de yüksek, ama hiç olmazsa düştü.
Dört... Siyasi iktidar ve ekonomi yönetimi, ideolojilere, teorilere takılı kalırsa şimdi olduğu gibi doğru tespit yapamaz ve ekonomiyi yönetemez. Alterantif faiz arayışları ve Diyanet işleri başkanlığına en az beş-altı bakanlık bütçesi kadar bütçe ayrılması ideolojik politikalara örnektir.
24 Aralıkta Merkez Bankası faiz kararı verecek. Uzun dönemli bir planlamaya geçince ye kadar, ekonomide pragmatik önlemler almak gerekir. Bunun için de Merkez Bankası faizde reel faizi kollamak zorundadır.
Geçen sene Aralık ayında TÜFE oranı yüzde 0,74 oldu. Kasım ayı Yİ-ÜFE yüksek olduğu için, bu sene Aralık ayında TÜFE oranı daha yüksek olur. Yıl sonu enflasyonun yüzde 14,5 dolayında çıkar. MB gösterge faizi de yüzde 15 olduğuna göre reel faiz düşük, yüzde yarım dolayında kalır. Bu nedenle 24 Aralıkta MB faizleri tekrar artırmak zorundadır.