Ekonomi kuralsızlaştırıldı
Ekonomik ve sosyal hayatta kural olmazsa anarşi doğar. Piyasada kural yoksa, spekülasyon vardır. Ekonomide kuralları başta anayasa olmak üzere, yine millet adına yasalar koyar.
Ekonomide kurallar, piyasanın daha iyi işlemesine, rekabetin ve etkinliğin sağlanmasına yardımcı olur. Kuralları devlet uygular.
Piyasaya müdahaleyi sevmeyen klasik iktisatçılar bile devlet müdahalesinin zorunlu olduğunu görmüş ve bu nedenle devlete “zorunlu kötülük” demişlerdir.
Anayasalar devlete ekonomik kurallar için görev vermiştir. Bizim anayasanın 167. maddesi, “Devlet, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alır; piyasalarda fiili veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önler.
Dış ticaretin ülke ekonomisinin yararına olmak üzere düzenlenmesi amacıyla ithalat, ihracat ve diğer dış ticaret işlemleri üzerine vergi ve benzeri yükümlülükler dışında ek mali yükümlülükler koymaya ve bunları kaldırmaya kanunla Bakanlar Kurulu’na yetki verilebilir.”
Bankaların tamamı, banka ve kredi kartlarından aldıkları faizi aynı oranda, akdi faiz olarak yüzde 24.4 ve gecikme faizini yüzde 30.24 oranında alıyorlar. Bu kartelleşme değil mi? Banka ve kredi kartları faizlerinde ortaya çıkan bu kartelleşmeyi, azami faizleri tespit eden Merkez Bankası hazırlıyor. BDDK göz yumuyor. Anayasaya aykırı bu uygulamalar ekonomiyi kuralsızlaştırıyor.
Kamu ihale yasası 20 defadan fazla değiştirildi. Belediyelerin ve bazı kamu kurumlarının birçok ihalesi, ihale kanunu dışına çıkarıldı. AB raporlarında bu husus sürekli tenkit edilmektedir. İhale kanununda kural dışı uygulama, yasaya uygun kurallı uygulamalardan daha fazla oldu.
Özelleştirmeden önce vatandaş elektriği devletten alıyordu. Şimdi de tek bir dağıtıcıdan almak zorundadır. Böyle bir zorunluluk, tüketici tercihlerine ve piyasa rekabet kuralına uymaz. Elektrik dağıtım alt yapı tekeli olarak devlette kalsaydı, kimse itiraz etmezdi. Zira alt yapıyı tabiatı gereği devletin yapması ve dağıtması, istismarların önlenmesi ve vatandaşın refahı açısından daha önemlidir.
Bütçede kural, bütçenin açık ve şeffaf olmasıdır. Bütçe açığı azaldı. Ancak başbakanlık örtülü ödenek ve bütçede yedek ödenekler artırıldı. Bütçede Sayıştay denetimi eksik yapıldı. Yani bütçe şeffaf bütçe olmaktan çıktı. Şeffaflık kuralı kalktı.
Planlama, gelişmekte olan ülkelerin kalkınmasında önemli bir uygulamadır. Hedefler ve bu hedeflere hangi politikalarla varılacağını ve makro dengelerin nasıl sağlanacağını belirleyen kurallar bütünüdür. Planlama kaldırıldı. Uygulanmakta olan günü birlik ve günü kurtarma politikalarında ekonomik kurallar yoktur.
Başbakan faiz artışına karşı olduğunu yineledi... Ne var ki Başbakan Merkez Bankası’nın 2013 Mayıs ayına kadar uyguladığı ve hatta zorladığı düşük kura karşı olmadı. Çünkü işine geldi. Düşük kur politikasının sonu, kur artışını faizi artırarak önlemektir. Yanlış kur politikasına karşı zorunlu panzehirdir. Kaldı ki Türkiye’de, TÜİK’e göre mevduat, geçen ve önceki yıl eksi reel faiz getirdi. Başbakan’ın nedenini açıklamadan faize karşı olduğunu söylemesi piyasaları ürkütüyor. Piyasa kuralları çalışmıyor. Kaldı ki bağımsız dediği Merkez Bankası’na karşı, dolaylı müdahale etmiş oluyor.
11 yıldır piyasayı ve ekonomiyi kuralsızlaştırmak için çalışmış bir siyasi iktidarın, ekonomiyi yeniden kurallı ekonomiye dönüştürmesi nasıl olur? Olmaz. İşin içinden gene bir çapanoğlu çıkacak.