Ekonomi “carry trade”e emanet

Son 20 gündür finans piyasalarında gözle görülür bir canlanma var. Borsa yükseliyor ve döviz düşüyor.
Hükümet ve Merkez Bankası ekonominin artık normale dönmeye başladığını söylüyor.
Gerçekten ekonominin düzelmeye başladığını yükselen borsaya ve düşen dolara bakarak söylemek mümkün mü?
Kesinlikle hayır! Bunun için bir çok veriye birden bakmak lazım. Ticari hayata bakmak lazım.
Şu an bütün veriler ekonominin hiç de iyi olmadığını söylüyor. Otomobil satışları dibe vurdu, inşaat sektörü durma noktasına geldi. Bankacılık sektörü açıkca teklemeye başladı. En önemlisi enflasyon yükseliyor. Esnaf kan ağlıyor. Faizler Türkiye’ye para girişine rağmen düşmüyor, üstüne üstlük gizli bir yarış var. Yüzde 12 seviyelerinde aylık faizi bugün kamu bankaları bile veriyor.
O halde borsa neden yükseliyor ve döviz nasıl düşüyor?
Bunun yanıtını elbette ekonomiyi yönetenler çok iyi biliyor. Fakat gerçeği işlerine gelmediği için söylemiyorlar.
Borsanın yükselmesine ve dövizin düşmesine carry trade adı verilen bir para girişi neden oluyor.
Peki carry trade nedir?
İktisat sözlüğüne bakmadan bu kelimenin Türkçe anlamını şu şekilde açıklayabiliriz:
“Avrupalı yeni model yatırımcılar için kolay yoldan para kazanma (söğüşleme) yöntemi. Adamlar İsviçre veya Japonya’dan çok düşük geri ödeme faizi ile yüksek oranda Yen(Japon para birimi) alıyorlar. Aldıkları bu parayı Türkiye’de dolara çeviriyorlar ve bizim devletin çok yüksek olan faizine yatırıyorlar. İsterlerse süresini beklemeden tahvillerini satıp yeniden aynı şeyi tekrar ediyorlar.”
Avrupalı fon yöneticileri carry trade’e kendi aralarında “söğüşleme” diyorlar. Japonya’da faizler yüzde 1’in altında. Oradan dolar ile borçlananlar Türkiye’ye getirip satıyor ve aylık yüzde 12’ye varan oranda faize yatırıyor. Bir ay sonra yüzde 12 kârını alıp çıkıyor. Dolar yükselmediği için bir zararı olmayan foncular, bu paranın yüde 1’e yakınını Japonya’ya faiz olarak ödüyor ve kendisine de en kötü ihtimal ile yüzde 10 temiz bir kazanç kalıyor. Yani sıfır para ile Türkiye’den yüzde 10 para kazanıyor. Türk halkı ise bu faizi malesef vergileriyle karşılamaya çalışıyor.
Basit bir hesap yaptığımızda seçimlerden bir hafta önce yani 20 Mart tarihinde Türkiye’ye 1 milyon dolar getiren yabancı bir fon bu parayı 2.235 liradan Türk Lirası’na çeviriyor. Tam bir ay sonra yani 20 Nisan’da 2 milyon 235 lirasına 19 bin 900 lira yani yaklaşık 20 bin lira faiz alıyor. 2 milyon 254 bin 900 lirasına gidip 2.129 kurdan dolar alıyor. Bu yaklaşık 1 milyon 59 bin dolar ediyor. Yani Japonya’dan bin dolar faiz ödeyip aldığı borç para ile havadan 59 bin dolar kazanıyor.
Bugün dünyada carry trade ile en çok söğüşlenen ülkeler arasında Türkiye ilk sırada yer alıyor. İkinci ülke ise Brezilya.
Carry trade ile o ülkeye giren para dövizin düşmesine neden oluyor. Borsası yükseliyor. Şimdi diyeceksiniz ki, o halde Başbakan faizlerin düşmesini istemekle haklı.
Elbette haklı. Yüksek faiz istemek bu vatana ihanettir. Ülkenin kaynağının bir avuç yamyam tarafından sömürülmesidir.
Ancak;
Başbakanın haksız olduğu konu 10 yıldır ekonomi politikasını Amerika’nın sıcak parasına dayalı yapmasıdır. Türkiye her zaman söylediğim gibi Amerika’nın parasal genişlemesi nedeniyle borçla büyümüştür. Türkiye önümüzdeki en az 5 yıl bu borçların geri ödenmesi nedeniyle küçülecektir. Küçülürken de faizler hep yüksek kalacak ve bu da ülkenin biraz daha söğüşlenmesine neden olacak. Mevcut konjoktüre göre Türkiye’nin faiz indirme lüksü yok. Yani Türkiye daha uzun bir süre yüksek faizle yaşamaya alışmalı. Özellikle Amerikan Merkez Bankası FED’nin faizleri arttırmaya başlaması beklenen 2015 yılında daha da yükselebilir. Yüksek faiz Türkiye’nin durmasına hatta gerilemesine neden olacaktır. Faizlerin yüksek olduğu bir ülkede konut, araba ve bir çok şey satılamaz. Bunların satılamaması ise beraberinde küçülme ve işsizliği getirecektir.
İşin en acı tarafı ise ekonomi okur yazarlığı bulunmayan Türk insanının halen yaklaşan felaketi görmeyip, siyasi söylemlere inanıp yine bol keseden borçla harcamaya devam etmesi.

Yazarın Diğer Yazıları