Ekmeleddin İhsanoğlu’nun paçalarına siyasal İslâmcı savlet...
Erdoğan ve kadrosu ‘Yeni Oluşum’ adıyla siyâset sahnesindeki yerini alıp AKP’yi kurduklarında haklarında yazdığım yazının başlığı, “Anneniz bir soğan ve babanız sarımsaksa nasıl güzel kokabilirsiniz?”di.
Güzel kokamadıkları gibi, burun direklerimizi kırana kadar kötü kokular yaydılar 11 yıldır.
Rüşveti ve komisyonu bağış diyerek fetvâlandırdılar, Kutlu Doğum haftasını ’kırılan onurların tâmiri’ kılıfıyla PKK’ya peşkeş çektiler.
Adâlet duygusunu yok ettiler.
Hukuku yerle bir ettiler.
Devlet kurumlarını parti teşkilâtları hâline getirdiler.
Sandığın şehvetiyle kibir âbidelerine ve ‘Ali kıran başkesen’lere dönüştüler.
Ve bütün bunların tamamının başında Başbakan Erdoğan vardı.
CHP ve MHP, yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ‘çatı aday’ formülüyle Ekmeleddin İhsanoğlu’nu çıkardı Erdoğan’ın karşısına.
Kılıçdaroğlu açıkladı ‘çatı aday’ın kimliğini ve Bahçeli de hemen kabul etti, belli ki bir ‘ön hazırlığın’ neticesiydi Ekmeleddin İhsanoğlu.
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun mütedeyyin ve muhafazakâr kimliği Erdoğan’ın ocaktan indirmediği, altı yanana kadar pişirmeye devam ettiği ve seçmenin de âfiyetle yediği temcit pilavını bu kez meydanlarda pişirmesine engel olacak ve Başbakan Erdoğan meydanlarda, “Onlar câmileri ahır yaptılaaar” diye bağıramayacaktı, çünkü karşısındaki aday da câminin içinden biriydi.
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun entelektüel birikimi ve uluslararası bürokratik tecrübesi Erdoğan’ın “Cumhurbaşkanlığı sizin haddinize mi, sizden mi öğreneceğiz cumhurbaşkanlığını” deme imkânını da elinden alıyordu.
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun köylü değil şehirli, câhil değil münevver, mâlumatfuruş değil bilgili, öfkeli değil sâkin kişiliği de Başbakan Erdoğan’ı kürsülerdeki ilkesiz demagoji zevkinden mahrum bırakacaktı.
Centilmence bir cumhurbaşkanlığı seçimi için şartlar uygun görünüyordu.
Fakat öyle olmayacağı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adının açıklanmasıyla birlikte çıktı ortaya.
Başbakan Erdoğan’ın adaylığını desteklediğini açıklasaydı yere göğe sığdıramayacakları Ekmeleddin İhsanoğlu’nu daha ilk saatlerden itibaren yerden yere vurmaya başladı yandaş ve İslamcı medya ve tetikçileri.
“Sykes-Picot düzenine sadık, iç dünyasında sekter olmakla beraber dış dünyaya karşı laiklikle kol kola girebilecek biraz Oblomov benzeri bir aktör, Mason, 3 oğlundan birisi Hristiyan ve bir diğeri esrarkeş, uluslararası proje, muhalif kanadın pes bayrağı, rakip takımın formasıyla sahaya çıkan muhalefetin yenilgi ilanı, Suudî Arabistan, Mısır, İran küsmesin denkleminde bir profil, doktora tezi intihal, profesörlüğü meşkuk, babası hain” gibi kendilerine münhasır bel altı vuruşlarla çamur kampanyasına başladılar.
Rivâyet odur ki, fakat II. Abdülhamid için, bir meseleyle ilgili müşkil bir durumda kaldığında ya bizzat ya da dolaylı olarak Rus sefirinin konuyla ilgili görüşlerini alıp, o görüşlerin tersi istikâmetinde karar verdiği söylenir.
Devleti şirâzesinden çıkarıp ayağa düşüren, Türkiye’yi Orta Doğu’da içinden çıkılamaz gâilelerin ortasına atan, imdat çığlıklarıyla telsizlerden yardım isteyen PKK’ya can suyu verip İmralı’daki teröristbaşını tahliyeye hazırlayan, Güneydoğu’da hâkimiyeti PKK’ya devreden, özerkliğin yolunu açan ve yolsuzluğa batmış AKP iktidarının devamı için tetikçilik yapan yandaş ve İslâmcı medya tetikçilerinin yazdıklarının tam tersi demek olan Ekmeleddin İhsanoğlu Cumhurbaşkanlığı seçiminde Türkiye için kuvvetli bir tercih sebebi midir?
Aslında, Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığıyla tükettiğimiz ve geride bıraktığımız 11 yılın sonunda Cumhurbaşkanından fazlaca bir beklentimiz de yok.
Hukukun üstünlüğüne inansın, ayrımcılık yapmasın, mezhepçilik yapmasın, dini kimliğini ve telâkkîlerini dayatmasın, önüne gelen her evrakı emir telâkkî edip imzalamasın, her şeye hayret etmesin, bu ülkenin adının Türkiye olduğunu unutmasın, denize bevl’eden şeytanın “deniz benim” demesine rıza göstermesin yeter.
Ekmeleddin İhsanoğlu bu isim midir?
Genelevlerden oy isteyecek kadar geniş kitlelere açılan Erdoğan’ın içinden 11 yıl içinde nasıl bir Sünni fanatik ve baskıcı, tahammülsüz, otoriter ikinci Erdoğan çıktığını bir korku filmi izler gibi izledik. Mûnis Ekmeleddin İhsanoğlu’nun nasıl dönüşebileceğine dâir ise hiç bir fikrimiz yok.
Bildiğim bir şey var, Türkiye’nin Tayyip Erdoğan ve şürekâsından kurtulması gerektiği. Gelen gideni aratır mı?
Bilmiyorum açıkçası... Hiç olmazsa değişiklik olur ve ekranlarda aralıksız bağıran, “Bütün iyilikler benden, bütün kötülükler de Pensilvanya’dan” diyen o öfkeli ses ve o yapay, o samimiyetsiz simâdan kurtulmuş oluruz.