Eğitime giden kaynaklar çarçur ediliyor
Milli Eğitim Bakanlığı sanayicilerin ihtiyaç duydukları teknik personeli fabrika bahçesinde kuracakları okullarda yetiştireceklerini açıkladı ve aşağıdaki örneği verdi... ''Kayseri'deki bir fabrika, isterse bahçeye meslek lisesi yapacak. Müdürünü, öğretmenini görevlendirecek. Öğrenciler fabrikada çalışacak, sigortaları yapılacak. Biz de öğrenci başına 4 ila 6 bin 250 lira arası ücreti iş verene teslim edeceğiz. Öğrencinin devlete maliyetinin yüzde 50 fazlasını vereceğiz. Sektör kendi insan gücünü yetiştirecek, fabrikasında çalıştıracak."
Böyle olunca hastaneler de bahçesinde, hemşire ve teknisyen okulları açabilir.
Bu düşünce ilk bakışta cazip gibi geliyor... Zira, Türkiye'de ara eleman boşluğu var. Her firma iş gücü planlaması yaparak kendi ihtiyacını karşılayabilir ve fakat eğitimde etkinliği sağlayamaz. Zira eğitim aynı zamanda sosyal faydası olan bir hizmettir.
Eğitime ayrılan kaynakların etkin kullanılmış olması için, eğitimde insan gücü planlaması yapmak şarttır. Yani insan gücü ihtiyacını Türkiye toplamında tahmin ederek, tüm eğitim planlamasını bu ihtiyaca göre planlamak gerekir. Aksi halde herkes kafasına göre kendi ihtiyacını planlarsa, sonunda insan gücünde anarşi ortaya çıkar.
Eğitimin özel faydası ve sosyal faydası vardır. Eğitilmiş olanlar vasıflı iş gücü olarak daha kolay iş buluyor ve daha yüksek gelir sağlıyor. Yani eğitimin kişiye özel faydası vardır. Aynı zamanda eğitilmiş vasıflı iş gücü, işte verimliliğin artmasını sağlar. Toplumsal ilişkilerde, çevre sorunlarında daha bilinçli olur. Yani topluma eğitim fayda sağlar.
Eğitime ayrılan kaynakların etkin kullanılmış olması için, eğitimin özel ve sosyal faydasının birlikte değerlendirilmesi, yani eğitime ayrılan kaynakların toplam faydasının en yüksek olmasını sağlamak gerekir.
İnsan gücü planlaması, ülkenin ihtiyacına göre, piyasanın talebine göre, kalite ve vasıfta insan yetiştirmektir... Bu şartlarda hem verim artar... Hem de işsizlik azalır.
Türkiye insan gücü planlaması yapılmadığı için bazı mesleklerde iş gücü eksiği, bazı mesleklerde iş gücü fazlası var. Söz gelimi hemşire ve teknisyen gibi ara eleman eksiğimiz var.
Öte yandan kalkınma planlarında öngörülen hedeflerin gerçekleşmesi için de insan gücüne ihtiyaç var... Bu anlamda eğitilmiş vasıflı insan kaynaklarını da kalkınma için yeterli bir duruma getirmek zorundayız.
Üretim planları ne miktarda ve hangi niteliklere sahip insan gücüne ihtiyaç duyacaktır, iş gücüne gelecekteki talep nasıl olacaktır, bunların tespit edilmesi ve eğitimin de bu doğrultuda planlanması gerekir.
1) Türkiye eğitimde iş gücü planlaması yapması için yeniden planlamaya geçmesi gerekir.
Siyasi iktidar planlamayı yanlış anlıyor. Planlama sanki piyasa ekonomisinin karşısında ve piyasaya müdahale imiş gibi algılanıyor. Bundan olsa gerek, siyasi iktidar Devlet Planlama Teşkilatı'nı toptan kaldırdı.
2) Son yıllarda eğitim sisteminde sürekli bir imam hatip kavgası var. Eğitime ideolojik olarak bakarsak ve bu kavga olduğu sürece eğitimde etkinliği ve eğitimden en yüksek sosyal faydayı sağlamak ve eğitimde iş gücü planlaması yapmak mümkün değildir. Doğrusu imam-hatip kavgasını bırakıp, orta öğrenimde ara eleman, teknisyen yetiştirecek okulları artırmaktır.
Özet olarak, eğitim insana yapılan yatırımdır... Türkiye'nin geleceğidir... Bu gelecek toplum adına devlet elinde olmalıdır... Bu geleceği, eğitimi özel sektöre bırakarak bütçe açığını azaltmak gibi cin fikirlere bırakmak doğru değildir.