Eğitimde din popülizmi toplumsal enerjimizi tüketti
Aksak bir demokrasinin ve otokrasinin olduğu ülkelerde, hangi sosyo-ekonomik sistem olursa olsun, iktidara gelenler önce eğitimi kendi hedefleri, kendi ideolojileri ve iktidarda kalma hesapları içinde değerlendirirler ve planlama yaparlar.
Eğitim bir toplumun geleceğini, yönetim sistemi ile ilgili tercihlerini, biat kültürünü ve potansiyel kalkınmayı etkilemenin şifrelerini barındırır.
Platon'a göre "Eğitim, hem bireyin hem de devletin yapısını düzeltecek en etkili yoldur."
Eğitim hem gelişmenin ve değişmenin bir aracıdır, hem de gelişmeyi, değişmeyi ve bilgiyi aktarma aracıdır. Aynı zamanda toplumda eskiyen, uygulama kabiliyetini kaybeden, siyasi, sosyal ve demokratik gelişmeyi tıkayan değerlerin yerine daha uygun ve etkin yeni değerlerin koyulmasını sağlar. Bu nedenledir ki, eğitim demokratik olmalı, özgür olmalı ve Hitler'de olduğu gibi bir kişiye veya komünizmde olduğu gibi bir partiye hizmet etmemelidir. Demokratik olmalıdır.
Eğitimi, yalnızca din öğretisi olarak uygulamış olan Osmanlı İmparatorluğu, bu nedenle kalkınma sağlayamamış ve çöküşe kadar gitmiştir.
Türkiye'de kendisine Yeni Osmanlı diyenler, Osmanlı'nın bilim ve teknikte neden geri kalmış olduğunu biliyorlar mı? Zira eğitim Osmanlılarda 18. asra kadar tam bir karanlık dünya yaratmıştır.
Bugünkü iktidar döneminde en fazla eğitimin şifreleri ile oynandı. Din popülizmi eğitimi de vurdu. Bunun için de eğitimde başarı derecesi düştü.
OECD tarafından, kendi üyeleri ve diğer bazı ülkeler arasında her üç yılda bir, Uluslararası Eğitim Değerlendirme Test i(PİSA) yapılıyor. Bu testte OECD ülkeleri içinde Türkiye 2015 PİSA sonuçlarına göre sondan ikinci oldu.
İdeolojik eğitim, geleceğimizi ipotek altına aldı.
Kalkınmanın önemli bir şifresi, insan gücü potansiyelinin etkin kullanılmasıdır. Bunun için de mesleğe yönelme ortaöğrenimde başlamalı, yükseköğrenimde devam etmelidir. Herhangi bir alanda ihtiyaçtan fazla insan eğitmek kaynak israfı demektir.
Siyasi iktidar, herkesi İmam Hatip Liseleri'ne yönlendirmek için çalıştı. Birçok bakan da bundan övgüyle bahsetti. Türkiye'de ara elemana ve teknisyene ihtiyaç var. Meslek liseleri ve teknik liselerin artırılması hem bu ihtiyaca cevap verecek, hem de üniversite önünde yığılmayı önleyecektir. Gel gör ki uygulama farklı olmaktadır. 2002-2003 yılında İmam Hatip Liseleri'nde okuyan öğrenci sayısı 71.100 iken, 2015-2016 yılında 555.870'e yükselmiştir.
Özetle; Türkiye'de, Cumhuriyet döneminde laikleşen eğitim, şimdi din ağırlıklı eğitime dönüştürülmek isteniyor.
Bu riski henüz atlatmış bir milletiz. FETÖ tarikatı çocukları ailesinden alarak okutuyor ve meslek sahibi yapıyordu. Şimdi tarikatın, eğitim yaptırdıkları gençlerin üniversitelere ve orduya sokulması için soru çaldığını da öğrendik. Çalınmış sorularla eğitim yapan bir insanın dürüst olması ve topluma yararlı olması beklenemez
Diğer gençlerin hakkını yemek gibi, hem günah, hem de haksız rekabet yaratmış olmak maalesef bu tarikatın hiç aklına gelmiyordu. Darbe teşebbüsü gösterdi ki, bu tarikat yetiştirdiği insanları insani amaçlarla değil de, ideolojik amaçlarla ve onları kullanmak için yetiştiriyormuş.
Özellikle Siyasi İslam'ın iktidar olduğu toplumlarda, yalnızca Siyasi İslam ideolojisini destekleyen eğitim programları yapılıyor.
Özetle Türkiye, enerjisini İmam Hatip'e yönlendirdi. Ne var ki ÖSYM'nin verilerine göre, 222 bin 925 İmam Hatip Lisesi mezunundan sadece 40 bini üniversiteye yerleşebildi. Her 5 İmam Hatipliden 1'i üniversiteli oldu.
Din popülizmine dayanan ideolojik eğitim, enerjimizi tüketti.