“Egemenlik paylaşılamaz”
Yazımızın konusu, Milli Düşünce Merkezi (MDM)’nin TBMM ve toplum önderlerine “açık mektubu”dur. Aşağıya alıyoruz:
“Başbakan, “terörü ve akan kanı” durdurmak (!) için MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı İmralı’ya gönderdi. Fidan, kan döken bölücü PKK başı Öcalan’la iki gün görüşerek “mutabakat”a vardı.
4 safhalı mutabakata göre:
1) Çatışmasızlık sağlanacak. Yerel yönetimler güçlendirilecek.[Örtülü özerklik MDM] “Demokratik Özerklik”, yerel yönetimlerin güçlendirilmesiyle gerçekleştirilecek.
2) Demokratikleşme yönünde adımlar hızla atılacak. 4. Yargı Paketi ile binlerce KCK’lı serbest bırakılacak. 4 bine yakın PKK’lı sınır dışına çıkacak. Buna müdahale edilmeyecek.
3) Silah bırakma. PKK unsurları ikna edilecek. Oslo benzeri, görüşmeler yapılacak. “Kürt Sorunu”nun demokratik çözümü için;
a. Anayasada nötr [Kimliksiz. MDM] vatandaşlık tanımı yapılacak. Türkiye vatandaşı denilecek. Türk ve Kürt kavramlarına yer verilmeyecek. [Egemenlik paylaşılabilecek MDM]
b. Anadilde eğitimin engelleri kaldırılacak. Hazırlıklar tamamlanınca eğitime başlanacak.
c. Yerel Yönetimler Özerklik Şartı Sözleşmesi’ndeki çekinceler kaldırılacak.
4) Silah bırakma. Bu konu kademeli olacak. PKK, 30 yıldır silahla yaşayan bölgesel bir örgüt. İkna edilecek. Öcalan’ın durumu iyileştirilecek.
Özeti: PKK, terörü durduracak. Türkiye, egemenliği PKK ile paylaşacak. Binlerce KCK’lı serbest olacak, Demokratikleşme ile PKK’lılar siyaset yapacak.
Böylece asırlar ötesinden gelen Türk Milletinin egemenliği yok olacak. Ortaklığa dayalı, yeni bir devlet kurulacak. Aynen Irak Federal Cumhuriyeti gibi.
Bin yıllık “Haçlı” seferi, ilk safhasıyla emeline ulaşmış olacak.
Gerçekler bu kadar açık ve kesindir. Hiç kimse, acaba İmralı mutabakatı doğru olabilir mi diye tereddüde düşmemelidir. Çünkü bugüne kadar konuşulan, yazılan ve yapılanların özü aynen böyle. PKK egemenlik istiyor.
Hatırlayalım; 2001’de başlayan AB’ye uyum sürecinde, “Kürt açılımı” adına TBMM’den, hem de Anayasaya aykırı olarak çıkan çok sayıda yasa ve iktidarın idari uygulamaları, Habur ve Oslo’da ifşa edilen mutabakatlar böyleydi. Ortada değişen bir şey yok.
Bu sayede azgınlaşan PKK, on yılda güçlenerek çok kan döktü, can aldı. Partisi Meclis’e girdi, bölücülük Çankaya’ya dayandı, Mecliste “açılım”ın son şartı “Türksüz” anayasa kavgası yaşanıyor.
Milli Devleti ve Milleti dağıtan bu fitnenin adına; “demokratikleşme, çözüm, barış, akan kanın durması ve kardeşliğin tesisi” denemez. Bu, Allah korusun ülkenin kanlı bir iç savaşa sürüklenmesi, önlenemez kardeş kavgası demektir. Etnik dinamikleri çatıştırarak ülkeleri parçalamak, BOP stratejisinin özüdür. Aynen Irak ve bütün İslam ülkelerinde olduğu gibi.
Bunun için atalarımız, “egemenlik iffet ve namus gibidir, tecezzi (bölünme) kabul etmez. Ortağı da olmaz” demiştir. Ama bugün ülkemiz AB uyum ve PKK terör kıskacındadır.
Çözüm devleti paylaşmakta değil. Dünya ne yapıyorsa onu yapmaktadır. Tek kelimeyle terör yenilmelidir. 1923’de kurulan devletimiz pazarlık konusu olamaz.
İyi de biz neden böyle yapmıyoruz? Devletin gücü mü yetmiyor? Devletin gücü her zaman yeter. 2000 öncesinde terörü yenen devlet, bugün neden güçsüz olsun?
Güçsüzlük iktidarın çarpık siyasetindedir. Terör araç, bölmek amaç ise; mücadele amaç eksenli değil de, sadece araca göre yapılırsa netice alınamaz. “Ülkemizi 36 etnik gruba ayırıp, bu etnik gruplar egemenlik karşısında eşit [Ülkemizde insanlar zaten eşit. MDM] olmalıdır” denirse, milleti bölmüş olursunuz. PKK da böyle yapıyor.
Tarihimizde ve uluslararası hukukta egemenlik milletlere ait bir kavramdır. Her ülkede etnik gruplar milletin parçası ve çoğunluğa mensuptur, egemen unsur değildir.
ÇAĞRIMIZ:
1- Türk Milletinin birliği ve egemenliği TBMM’ye emanettir. Bu emanete sahip çıkmak; hukuka, tarihe ve Türk milletine karşı her parti, bakan, milletvekili, medya, STK ve “kendini Türk Milletinden sayan” her yurttaşımız için kutsal bir namus borcudur.
2- Irkçı-bölücü anayasa bu Meclis’ten asla geçmemelidir.
3- Parti iktidarlarının, devlet, millet ve vatan bütünlüğümüzü bölme hak ve yetkisi yoktur.
4- Bölücübaşı muhatap alınmamalı, ülkemizi parçalamayı amaç bilen PKK ile pazarlık değil, mücadele yapılmalıdır
SONUÇ:
Mutabakat yürümezse; binlerce KCK’lı serbest kalmış, yeni tavizler verilmiş, PKK başı güçlenmiş, devletimiz yıpranmış olacaktır.”