Egemenlik kayıtsız şartsız başkanındır
Devlet eski Bakanı Gürcan Dağdaş ile 16 Nisan Referandum oylaması üzerine bir sohbet yaptık. Dağdaş bu sohbetimizde, "Unutmayalım ki hepimizden büyük Türkiye var'' dedi ve 16 Nisan'da parti rozetlerine bakmaksızın tüm seçmenlerin "Hayır" oyu kullanmasını istedi. Gürcan Dağdaş Meclis'teki, "Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir" ilkesinin Anayasa oylamasında "evet" çıkması halinde "Egemenlik Kayıtsız Şartsız Başkan'ındır" şeklinde değişeceğini ve millet egemenliği yerine tek adam egemenliği kurulacağını söyledi
-Refah Partisi ve MHP'de milletvekilliği yapan eski bir Bakan olarak neden Hayır kampanyasına katıldınız?
Dağdaş: Türkiye sadece siyasilerin ya da siyasi partilerin değil Türkiye'de yaşayan her bireyin duyarlı olacağı önemli bir sınavla karşı karşıya. Doğal olarak kamusal sorumluluğu olan her insanın kaçınılmaz olarak bu 16 Nisan'da yapılacak olan referandumla ilgili elini taşın altına koymak gibi bir sorumluluğu var. Çünkü bir daha Türkiye'nin önüne belki ''Hayır'' diyebileceği itiraz edebileceği bir siyasi iktidar, iklim gelmeyebilir. Bireysel olarak kendi çağımda siyasetin teorik ve pratiğinin bana kazandırmış olduğu donanımla, halk ile düşüncelerimi paylaşmak halkın bu konudaki düşüncelerini dinlemek gibi kendi adıma bir misyonum var.
-Devlet Bakanlığı yaptınız Meclis'te görev aldınız. Nedir AKP'nin değiştirmek isteği? Demokratik parlamenter sistemde sorunlar mı var neden değiştirmek istiyor?
Dağdaş: Parlamenter sistemi kutsayacağımız dört dörtlük bir sistem olarak ilan etmiyoruz. İçinde bulunduk aksaklıkları var eksikleri var, tedavi edilmesi gereken bölümleri var. Yaklaşık 200 yıla yakın bir süreçtir. Yani Teşkilatı Esasiye'den bugüne kadar biz parlamenter sistemle ilgili bir birikimin üzerine oturan bir milletiz. Doğal olarak bu sistemin hastalıklı eksik taraflarını tedavi etmek hepimizin görevi. Bu sistemi devre dışı bırakmak onun yerine bir tek adam yönetimini Türkiye'nin önüne getirmek ve dayatmak bence hem birikimlerin heba olması açısından hem de Türkiye'yi içinden çıkılmaz bir otoriter yapıya doğru evrilmesi açısından tehlikeli bir haldir.
-Anayasa paketinde Cumhurbaşkanının tarafsızlığı kalkıyor ve siyasi bir partinin üyesi oluyor bu konuda ne dersiniz?
Dağdaş: 1924 Anayasası partili Cumhurbaşkanına izin veren bir anayasaydı. 1947'ye geldiğimizde Demokrat Parti kongresini topladı. Şunu yaptı, yani Sayın Cumhurbaşkanının AKP yetkililerinin hep örnek aldığı Demokrat Parti aldıkları kararda şöyle dediler. Demokrat Parti Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı olduğunda anayasada imkân olmasına rağmen Demokrat Partili Cumhurbaşkanı Celal Bayar partisiyle ilişiğini kesti. Anayasada hakkı olmasına rağmen siyasi bir etik kararı alarak bunu uyguladılar. Sayın Cumhurbaşkanı kendisinden önceki dönemleri hep Türkiye'nin kayıp yılları olarak saydığında Millî Şef vurgusu, tek adamlık, dikta vurgusu yaptığı o tarihleri dikkate alarak söylüyorum. Kendilerine referans aldığı Demokrat Parti bu kararı aldı iktidar oldu.
-Partili Cumhurbaşkanının çok geniş yetkileri ve yürütme, yasama ve yargıya tam hakim olma durumu hakkında neler düşünüyorsunuz?
Dağdaş: Önümüzdeki soru şu; mevcut anayasamızda Türk Milleti egemenlik hakkını TBMM eliyle kullanır ibaresi var.16 Nisan'da önümüze getirilen anayasa teklifinde Türk Milleti egemenlik hakkını seçilmiş cumhurbaşkanı eli ile kullanır dayatması var. 16 Nisan bu işin dönüm noktasıdır. Buradan eğer ''Evet'' çıkarsa egemenlik hakkı kimin? Yani Türk Milleti dediğimizde egemenlik hakkını bir kişiye teslim ederse bunun arkasından gelecek olan soru egemen millet kimdir?
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Genel Kurul salonunda yazılı olan Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir ilkesi Egemenlik Kayıtsız Şartsız Başkan'ın olacaktır.
Sayın Cumhurbaşkanı bir türlü Türk Milleti dememiştir. Türkiye'nin federasyona evrilmesinin başlangıç noktasıdır. Buradan önümüze gelen belki 16 Nisan'da akıllara gelmeyen ama gerçekte üzerine kafa yormamız gereken hal bence 16 Nisan, "Lozan mı, Sevr mi?" oylamasıdır. Bu Sayın Cumhurbaşkanının arzusuyla onun isteğiyle ortaya çıkan bir hal olarak önümüzde durmuyor. Bu süreç Sayın Cumhurbaşkanına da dayatılan Büyük Orta Doğu Projesi'nin ortaklarının dayattığı bir haldir. Bir tuzak olduğu kanaatindeyim.
-Bu durumda 16 Nisan bir parti seçimi değil, Türkiye'nin geleceğinin oylaması mıdır?
Dağdaş: Hangi partiden olursak olalım özellikle AKP seçmeni arkadaşlara sesleniyorum. Sayın Cumhurbaşkanını da Türkiye'yi de muhafaza etmek korumak istiyorsak; parti rozetimizi aşan bir duyguyla gidip burada Hayır oyunu kullanmak, Hayır tercihini yapmak zorundayız. Kaygılarımız eğer ortaksa kaygıları ortak olanların. Parti rozetleri 16 Nisan'a kadar silikleşmiştir. Hepimiz akıl, irfan ve vicdan partisine 16 Nisan'a kadar üyesi olmak zorundayız. 17 Nisan'da parti rozetlerimizi şanla şerefle yeniden takabiliriz. Kaldı ki AKP'li seçmen kardeşlerime sesleniyorum. Burada 16 Nisan'da hükümet ya da cumhurbaşkanlığı oylanmıyor. 17 Nisan sabahı kalktığımızda Sayın Cumhurbaşkanımız görevine devam edecektir, hükümet de aynı şeklinde görevine devam edecektir. Ülkenin içinde bulunduğu ağır buhranlı halden çıkış için hepimizin tıpkı 15 Temmuz'da olduğu gibi bir birliktelik beraberlik ruhuyla Türkiye'nin ağır yükünü ortadan kaldırmanın yolunu arayacağız.
16 Nisan, tarihsel sürece bakıldığında Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli randevusudur. Bu randevuda merkeze koyacağımız şey Cumhuriyettir, Devlettir, Memlekettir, Geleceğimizdir. Bu randevuda siyasi partilerimizden ideolojilerimizden azade bir karar vermemiz söz konusudur.