Efsane yazar kanseri yendi

1970'li yıllarda o Son Havadis gazetesinde ben Yeni Tanin gazetesinde çalışırdık. Genelde gazeteci İsmail Parin ile gezerken de boynuna astığı fotoğraf makinesiyle "ben gazeteciyim" diye mesaj verirdi.

1980'de Eğirdir Dağ Komando Okulu'na asteğmen olarak eğitime gidip Yüksekova'da vatani görevimi tamamlayarak Ankara'ya dönünce Rüzgârlı Sokağın "Faik Baba" lakabı taktığı merhum babama, "Bana sözün var, yüksek tirajlı gazetede çalışmak istiyorum" dedim.

Beni bir milyonu aşkın tirajlı Türkiye'nin en çok satan ve okunan Günaydın gazetesinin Ankara Temsilcisi Bekir Coşkun'a götürdü.

Kanseri yenerek Sözcü'de 13 Temmuz 2017'deki, "Bu geceler neden böyle uzun" yazısından sonra 2 Mart'ta yayınlanacak, "Hasret düştü gönlüme" yazısını yazarken "hoş geldin" demek için ziyaretine gittiğim Bekir Coşkun o günü şöyle anlattı:

d-036.jpg

"Faik Baba'yı tüm medya da ben de çok severdim, bana geldi ve 'Benim gazeteci oğlumu işe alır mısın?' dedi. 'Babası gibi iyi gazeteci ise alırım' dedim. O gitti Orhan geldi, kapıdan zor geçen dev bir adam geldi, hemen işe aldım" diye anlattı.

O günleri yâd ettik, Mustafa Özkan'ın, Can Pulak'ın, Can Aksın'ın, İsmail Parin'in, Nuri Kayış'ın kulaklarını çınlattık.

Çok dikkatle izliyor, gözlemliyordum Coşkun'u.

Kanseri yenen Türk medyasının efsane köşe yazarı, gazetecide hastalık nasıl bir etki yarattı diye.

Hayır, hiçbir emare göremedim. Sanki geçen yıl rahatsızlığının hemen öncesi Bekir abimin dünü ile bugünü arasında hiç fark yoktu. Güçlü iradesi ve elbette değerli eşi Andree'nin her zamanki sıcak ve candan ilgisi ile kanseri yendiğini ve ikinci yaşam baharına döndüğünü gördüm. Çok mutlu oldum.

Neşeli, sağlıklı ve her zamanki gibi Türkiye'yi ve Türk halkını kendi sağlığından önce düşünen 73 yaşındaki dev yürekli gazeteci kanseri yenmek için tedavi olurken de sık sık telefonla görüşmüştük.

Baktım bir sigara yaktı ki aman abi ne yapıyorsun Andree'ye şikayet ederim valla dedim. Benim içmediğimi bildiği için Faruk'a, "içiyor musun?" diye sordu ve "evet" yanıtı alınca, "aman kardeşim sakın ha içme bak benim hastalığımın nedeni bu illet. Orhan sadece bir iki tane içiyorum o da gazetede" dedi.

Bekir Coşkun, yazıları ile Türk halkının değer verdiği, büyük sevgisini kazanan gazeteci yazardır.

Cesur yürektir, ülkesi ve halkı için elinden gelenin fazlasını yapmaya çalışan çok değerli bir insan, duayen bir meslektaşımdır.

10 yıl beraber çalıştığımız Günaydın gazetesindeki günlerimizi anarken Sonsöz'ün genç muhabiri Faruk Gökyurt, "Bekir Bey, Orhan Bey bizi iyi gazeteci olmamız için seviyor, kızıyor, eleştiriyor. Orhan Bey nasıl gazeteciydi?" diye sorunca benden övgü ile bahsetti.

Birlikte 10 yıl çalışmaktan da birbirinden değerli ve muhteşem yazılarını okumaktan da gurur duyduğum canım abim Bekir Coşkun hoş geldin.

İyi ki hayatımda varsın...

Bekir Coşkun kimdir:

1945 yılında Şanlıurfa'da, memur bir babanın çocuğu olarak dünyaya geldi. Ankara'da Yüksek Gazetecilik Okulu'ndan mezun olduktan sonra 1974'te foto muhabiri olarak işe başladı. Daha sonra polis muhabirliği, parlamento muhabirliği yaptı.

1978'de Günaydın gazetesine geçti. Köşesinin adı "Dokuzuncu Köy" 1987'de Sabah gazetesinde "Onuncu Köy" başlıklı köşelerde yazdı. 1993'te Hürriyet gazetesine geçti. "Dövlet", "Avukatımı İstiyorum", "Pako'ya Mektuplar" ve "Ben Pako". Köpeği Pako'nun adıyla kaleme aldığı 4 adet kitabı bulunmaktadır.

TRT'de yayımlanan "Pako'ya Mektuplar" adlı dizi başta BBC olmak üzere altı AB ülkesi televizyonu tarafından satın alınmıştır. Hayvan sever kişiliğiyle de bilinen yazar, keman çalan, doğa ve deniz tutkunudur.

Yaz ayları Ayvalık'ın Cunda Adası'nda ikamet etmektedir. Bekir Coşkun, 9 Eylül 2009'da Hürriyet'ten ayrıldı, 25 Eylül 2009'da HaberTürk gazetesinde yazmaya başladı.

Ancak referandumda AKP hükümetine karşı yazdığı yazılardan dolayı baskı gördüğünü iddia eden Coşkun'un işine 20 Eylül 2010 itibariyle de son verilmiştir. 3 Kasım 2010 tarihinden 14 Mart 2013 tarihine kadar Cumhuriyet gazetesinde yazdıktan sonra Sözcü'de yazmaya devam ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları