Düşük ücret, birim maliyeti artırır
Rahmetli Özal döneminde turizm sektörü, yatırım teşviklerinde öncelikli bir sektör idi. Bu teşvikler kapsamında yatırımlara kamudan arsa ve arazi tahsis etti. Dünyanın en güzel ve en lüks otelleri yapıldı. Bugün turizm sektöründen 25 milyar dolar gelir sağlıyoruz. Eğer bu döviz geliri olmasaydı, cari açığımız da bir o kadar yüksek olurdu ve sıcak para ile de bu açığın altından kalkamazdık. Bugün, kamu arazileri söz konusu şirketlere verildi diyenler, Türkiye’nin tek döviz gelirinin turizmden olduğunu unutmasınlar. Kaldı ki döviz de Türkiye’nin her zaman yumuşak karnı olmuştur.
Aslında turizmde daha fazla gelir sağlayabiliriz. Bunun için altyapı var. Ancak hizmet kalitesi düşüktür. Hizmette verimlilik düşük. Düşük olduğu için de yatak fiyatları diğer ülkelere göre daha ucuz gidiyor.
Genel olarak üretimde ve hizmette verim artışı için sermaye, iş gücü ve teknik organizasyon etkili olur. Ancak sermaye ve teknik organizasyonu zaten iyi yapılmış işletmelerde, emeğin verimliliği önemlidir. Örnek verdiğim turizm sektöründe ’emeğin kalitesi ve verimliliği düşüktür’ denilince akla düşük ücret geliyor. Turizm bölgelerinde kışın birçok otel kapanıyor. Maliyetleri daha da düşürmek için bu oteller yaz sezonunda geçici eleman çalıştırıyor. Bu elemanların da hizmet kalitesi ve verimliliği düşük oluyor.
Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın 2012 yılı için yayınladığı ücret tablosuna göre Türkiye, dünyada ortalama işçi ücretlerinde 27. sırada yer alıyor. Buna karşılık Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)’ye göre üye ülkeler içinde işçilerin çalışma süresinin en uzun olduğu ülke Türkiye’dir. OECD üyesi ülkeler içinde haftalık çalışma süresi Türkiye’de 48.9 saattir. Bizden sonra ikinci sırada Kore geliyor. Kore’de ise haftalık çalışma saati 44.6 saattir. Üye ülkelerin çoğunda kırk saatin altındadır.
Düşük ücret sistemi verimliliği, üretim ve hizmet kalitesini düşürüyor, buna karşılık beklenin tersine üretim ve hizmet maliyetlerini artırıyor. Bu nedenle Türkiye’nin rekabet gücü düşük kalıyor.
Türkiye’de son üç yıldır emek verimliliği negatiftir.
Bilkent Üniversitesi’nden Dr. Fatma Taşkın otomotiv sanayi ve ihracat potansiyelini araştıran raporuna göre, Japonya’da otomotiv sanayinde bir işçinin ücreti Türk işçisinin tam 5.8 katı. Buna karşılık Japon işçinin verimi Türkiye’nin 7.3 katı. Bu demektir ki ücret daha yüksek olmasına rağmen Japonya’da birim başına üretim maliyeti bizden düşüktür.
Öte yandan aynı araştırmaya göre, Türkiye’de işçi ücreti Hindistan’ın 2.7 katı. Ama Türkiye’de işçi verimi de Hindistan’ın 3.7 katı. Yani çok daha düşük ücret ödemesine rağmen Hindistan’da işçilik maliyeti Türkiye’den yüzde 23 daha yüksek oluyor.
Sonuç olarak; ücreti düşük tutmakla maliyetler düşmüyor. Daha önemli olan, birim üretim maliyetidir. Yüksek verimlilik bu maliyeti düşürüyor. Ucuz etin yahnisi yenmez.. Düşük ücret verdiğin insandan yüksek verimlilik bekleyemezsiniz.