Durum çok ciddi !...
Son günlerdeki bazı haber başlıklarına bakalım, hal-i pür melalimizi görelim, sonra da, nereye sürükleniyoruz diye oturup düşünelim ve bizi yöneten siyasetin zihnini okumaya çalışalım.
* Suriye’de “Üçgen savaşı” ; Zummar’ı ele geçirdikten sonra Erbil’e yönelen, Sincar’dan sonra Türkiye sınırına göz diken IŞİD ile Irak ordusu havadan ve Peşmerge karadan savaşıyor. Türkmen ve Yezidiler, Sincar Dağı’nda aç-susuz, mahsur vaziyette...
Çöllerde feryat eden bir milyon 500 bin Türkmen sahipsiz, yok olmakla karşı karşıya, Türkiye’den sığınma izni bekliyor. Suriye sığınmacılarına gösterilenin yarısı kadarını... Çok mu istiyorlar?
* Alman Die Welt gazetesi, Arapların dışında IŞİD’e en çok Türklerin katıldığına vurgu yaparak “IŞİD’in Türk Birliği” nden bahsediyor.
İslâm’ı siyasallaştırmanın sonu bu olsa gerek. Boşlukta, sahipsiz kalmış gençlerimiz, Hasan Sabbah’ın “haşhaşileri” gibi, onun bunun elinde perişan oluyorlar, aldıran yok.
* Diyarbakır Lice’de bir terörist tarafından 2. Hava Kuvvet Komutanlığı’nda gönderdeki Türk bayrağının indirilmesi üzerine, terörle mücadele görevinin yanı sıra Irak ve Suriye sınırının kontrolünü de sağlayan komutanlığın kapatılmasına karar verilmiş!
Egemenliğimizin, şeref ve haysiyetimizin sembolü bayrağımıza saldıran teröristin yakalanıp cezalandırılması gerekirken, tam tersi olmuş, birliğimiz kapatılmış! Bunun izahı, teröristbaşı ile İmralı’da varılan “Mutabakat”ta aranmalıdır. Mutabakattaki “çatışmasızlık” maddesine göre, örgütün özerklik adı altında devlet kurmasına müdahale edilmeyecektir. Hal böyle olunca, birliğimizin geri çekilmesi normal değil mi?
* Gözlerin Gazze’ye döndüğü bir dönemde, Doğu Türkistan’da Çin katliam yapıyor. Orucu yasaklayan Çin, hava ve kara operasyonu ile 2 köyü haritadan sildi. Tüm iletişimi kestiği için, kaç kişinin öldüğü tam olarak bilinmiyor. Çin dünyanın gözünden gizleyerek, son 20 yılın en büyük katliamını yapıyor. Bayramın birinci günü, Yarkent bölgesinde kadınlara yapılan saldırı sonrası büyüyen protestolara Çin güçleri silahla cevap verdi. Yarkent İlçesine bağlı Alışkı ve Handi köylerinin basıldığı Çin askerlerinin çok sayıda kişiyi öldürdüğü haber veriliyor.
Bu insanlık faciasına karşı, acaba dünyaya nizam vermeye yeltenen bizim yöneticilerin söyleyeceği tek bir sözü yok mu?
* ABD, Center for American Progress (CAP’ın), PKK’nın terörist organizasyonlar listesinden çıkartılabileceğine dair raporunu, TBMM gündemine taşıyan CHP’li Umut Oran, “Bu konuda hükümetle bir görüşme yapılmış mıdır?” diye sordu.
Ülkemizi bölmek için 40 bin masum insanımızın kanına giren terör örgüne dair bu gelişme karşısında sessiz kalınmasının bir izahı olması gerekmez mi?
“NEO- HARİCİLER” (*)
İslâm (!) adına, içeride ve dışarıda eylem yapan terör örgütleriyle kuşatılmış durumdayız. Değerli bilim adamı İskender Öksüz’ün “Neo-Hariciler” dediği; El-Kaide, El-Nusra, IŞİD, İhvan gibi bir anlamda Selefi cihatçılar, tarihte örneği az görülen şekilde katliam yapıyor, kan döküyor, devlet düzenlerini yıkıyor, sınırlarını değiştirmeye çalışıyor. Bunlara etnik-ırkçı bölücü terörizmi de ilâve etmemiz gerekmektedir. İslâm’ı da, ülkeleri de mahveden bu kanlı terör eylemlerine karşı, bizi yöneten siyaset hiçbir şey yapmıyor, söylemiyor; hatta açık bilgilere göre bunlarla ciddi ilişkiler içinde görülüyor. Amacın, Ortadoğu’da yeni bir siyasi düzen kurmak olduğu ileri sürülüyor. Felsefeleri ise, önce İslâm’ı “ideoloji” haline dönüştürmek, sonra da buna göre siyasî bir rejim kurup, herkesi bu kalıba dökmektir.
Bu zihniyeti, 1993’de Erdoğan ile yapılan röportajda görmek mümkündür:
Soru: Kürtler bağımsızlık isterlerse, Cevap: Coğrafi bütünlük içerisinde evet. Soru: Coğrafi bütünlükten kastınız misak-ı milli sınırları mı? Cevap: Ona orda hudut tayin edemem.. Soru: Burada zikredilen milli tanımı, İslâm’ın ümmet kavramıyla çelişik gözükmüyor mu?.. Ayrıca bütünlüğünü çalışmaya uğraştığınız bu sınırlar içerisinde, siz de söylediniz değişik etnik yapılar ve dinsel gruplar var. Bunları hem ümmet çerçevesinde, hem de milli devlet içinde nasıl düşünebiliyorsunuz? Cevap: Ümmet kavramı içerisinde düşünmüyorum ki, İslâm’ın devlet planı içinde düşünüyorum. “Adil Düzen” diye tanımladığım bir devlet çerçevesinde ele alıyoruz. Ümmetin içinde zaten Hıristiyan’ın, Yahudi’nin olması söz konusu değil. Ama bu ümmet, Hıristiyan’la da, Yahudi’yle de kendi hukuklarını belirleyerek yaşayabilir.
Ortadoğu coğrafyasında adı “Adil Düzen” olan, “İslâm’ın devlet planına göre !” bir devlet kurulacak, 72 buçuk dinî ve etnik/ırk topluluk bu çatı altında toplanacakmış(!) “Millet” ve “millî birlik” bu imiş(!) Bunca inkâr, bunca yıkım, bunca can ve kan bunun için miydi?
Kimi cumhurbaşkanı seçeceğimizi bir daha düşünelim. Hz. Ali’yi bile şehit eden Neo-Hariciler, hoş geldiniz mi diyeceğiz? Durum çok ciddi, bilenler konuşmalıdır.
(*) Prof. Dr. İskender Öksüz Milli Düşünce Merkezi sitesi: http://bit.ly/1pdQabg
(**) Cumhuriyet Tartışmaları, [Röportajlar] Metin Sever, Cem Dizdar], Recep Tayyip Erdoğan, Ağustos 1993 (2. Baskı), 462 S. Başak Yayınları. S. 423-24