Dünya krizkolik oldu
Artık kriz lafını çok sık kullanmaya başladık. Kullanmaya da devam edeceğiz. Eğer ekonomik krizlere daha geniş bir perspektiften bakarsak bu gerçeği daha net görebiliriz... Küresel süreç dünyayı daha kırılgan yaptı ve kriz aralığı sıklaştı.
Küreselleşmeden önce, 20-30 yılda bir telaffuz edilen kriz, şimdi sürekli telaffuz ediliyor.
1) Küreselleşme, spekülatif sermayenin hedge fonların hızlı hareket etmesine ve spekülatif piyasaların oluşmasına yol açtı. Sermaye piyasaları balon yaptı. Reel sektör ile finans sektörü arasında denge bozuldu. Borsalardaki hisse senetleri, temsil kabiliyetini yitirdi ve balon yaptı. Bu nedenlerle kırılganlık arttı.
2) IMF yanlış kararlar vermeye başladı. Standart önerilerde bulunuyor.Tek tip reçeteler, farklı ekonomilerde farklı etki yaratıyor.
Örneğin, son G-20 raporunda, aşırı ısınan ülkeler olarak Arjantin, Hindistan ve Türkiye aynı kefeye konuluyor. Her şeyden önce bu üç ülke Çin’le birlikte büyümenin motoru olan ülkelerdir. Büyümeyi fazla düşürmeden, ısınma önlenebilir. Kriz yaratan ülkeler ABD ve AB’dir. Kaldı ki bu üç ülkenin 2011 büyüme oranları birbirine yakındır. Ancak cari açığının Gayri Safi Milli Hasılaya oranı, Türkiye’de yüzde 10, Arjantin’de yüzde 3 ve Hindistan’da yüzde 3.3’tür. Yani Türkiye’de aşırı ısınmada sorun ve önlemlerde öncelik cari açığa yönelik olmalıdır. Yine IMF, Türkiye ile ilgili ekonomik tahminlerde, 2012 yılı için büyümeyi yüzde 2.5’a indiriyor. Cari açığı 2012 ile aynı tutuyor. Oysaki büyüme bu kadar düşerse, cari açık aynı oranda olmasa da düşer. Özet olarak gerek IMF ve gerekse raiting kuruluşları da bilinçsiz olarak kriz altyapısını oluşturuyor.
3)Türkiye’de, siyasi iktidarı temsil edenler ve Hükümet adına krize dikkat çekildi.
Bunun nedeni ekonomik beklentileri yönlendirmektir. Alınan iktisat politikaları hemen sonuç vermiyor. Örneğin MB’nın karşılık oranlarını artırması, 5- 6 ay sonra etkili olabildi. Bu nedenle Hükümet daha kısa sürede etkili olsun diye üreticiyi ve tüketiciyi uyardı. Üretici ve tüketici anında veya daha kısa zaman içinde önlem alıyor. Hükümetin bu uyarıdan beklediği nedir? Tüketimi kısmak, toplam talebi daraltmak ve bu yolla ithalat talebini ve cari açığı düşürmek .
- Reel kur dengesini sağlayarak, ihracata rekabet gücü kazandırmak. İçeride aramalı ve hammadde üretiminin ithalat yerine geçmesini sağlamak.
- Memurların ve işçilerin aşırı ücret talebini frenlemek. Memur ve işçiye büyümeden refah payı vermeyerek, talebi düşürmek.
- Sürdürülemez boyutlara çıkan sosyal güvenlik harcamalarını kısmak için psikolojik ortam yaratmak.
4) Hükümetin uyarması yetmez, aynı zamanda yeni önlemler de almalıdır... Bu kapsamda, bir kaç yıllık bir süreç içinde, kur politikası değişmeli... Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için daha gerçekçi olan, “Kontrollü kur rejimine” geçilmelidir. Kur dengesi sağlanıncaya kadar, enerji, aramalı ve hammadde üretimine ayırıcı ve maddi teşvik sağlanmalı, lüks tüketim kısılmalı. İthal lüks tüketim için sınırlayıcı veya caydırıcı önlemler alınmalı. İthal otomobil, ithal beyaz eşya gibi lüks tüketim mallarına verilen kredi şartları ve maliyetleri yeniden düzenlenmelidir.
5) Üretici ve tüketici ne yapmalıdır?
Üretici ve tüketici
Dövizle borçlanmasın, Uzun vadeli borç almasın, Gelirinin üstünde harcama yapmasın,
Varlığını ve parasını tek bir yatırım aracına yatırmasın... Riskleri dağıtsın.