Duayen
Türk basınında duayen sözcüğü çok önemsenir. Duayenlere ayrı bir kıymet verilir, saygı duyulur. Yeniler eskilere, yaşını başını almışlara duayen diye bakarlar. Ölenlerin arkasından ‘Duayendi’ diye söze başlanır.
Peki, bu kadar baş tacı edilen duayenlik nedir, neyi ifade eder?
Gazetecilik mesleğinde duayenlik çok şeyi ifade eder. Doğruluk ve özgür habercilik ana ilkeleridir.
Bu, yıllarca gördüğümüz bir duayenlikti.
Bu duayenlik artık evrim geçirdi.
Özellikle de ekonomi basınında duayenlik, öncelikle PR şirketleriyle kurulmuş yakın ilişkileri ifade ediyor. Siz onlar için vazgeçilmez bir duayenseniz.
Sizi buyur etmedikleri gezi, toplantı, yemek, davet olamaz.
Varsayım, oldu! Gözde, el üstünde tutulan bir duayenseniz hemen tepki verir, hiç bir telefonlarına çıkmazsınız, gönlünüzü almayı başardıkları ana kadar.
Hiç bir toplantılarına katılmaz, en ufak basın bültenlerine sayfalarınızda yer vermezsiniz. Karşılıklı kurulan bu menfaat ilişkisinde duayenlerin ağır bir yeri vardır. Türkiye’ye dışarıdan önemli bir kişi gelecekse veya dışarıda önemli bir kişiyle konuşulacaksa bu gazeteci o duayen olmalı.
Zaten PR şirketine ‘Ben tek olacaksam gelirim’ diye baştan dayatılır.
Ekonomi basınında duayen şimdi maalesef PR şirketleri ve iş dünyasıyla yakın çalışan gazeteciye deniliyor. Eskiden bu duayenlerin sayısı yaşlı kuşak ile sınırlıyken, şimdi yeni nesil gazeteciler bu duayenliği mesleklerinin vazgeçilmez özelliği olarak görüyorlar.
Bu nedenle işe öncelikle PR ve haber kaynağına karşı mesafesiz ilişki kurarak, yeri geldiğinde iş adamı, yeri geldiğinde politikacı, yeri geldiğinde ekonomistmiş gibi davranarak başlıyorlar.
Her isteklerini, arzularını gazete kimliğinden sıkılmadan hatta doğal bir talepmiş gibi dile getiriyorlar. Haklılar mı?
Belki de haklılar çünkü bu konularda ahkâm kesen meslek örgütleri her yıl mesafeli olmaları gereken şirket ve kurumların sponsorluğunda aileleriyle katıldıkları cümbür cemaatli otel toplantıları düzenliyorlar.
Burada ekonomi basınının duayenleri dinleniyor, meslek nasıl iyi olur konuşuluyor. Onlar duayen olarak konuşa dursunlar, arkadan gelenler de onları izliyor.
İşte size Türk ekonomi basının duayenlerinin izlediği yollar.
-Köşe yazarıdırlar. Ama hep muhabirlerle yarışırlar. Köşe vardır, ama analiz, bilgi ve kendi görüşleri, araştırmaları yoktur. Köşeyi muhabirlerin izlediği geziler, yemekli toplantı izlenimleriyle doldururlar.
-Meslekte verilen her ödülde adaydırlar.
-Her yarışmada jüri üyesidirler.
-Hırslıdırlar, hırslarından ödün vermezler. Kurumlarında duayenlikleri bilinir, bir şirket ve kişiden köşelerinde iki kelime söz etmeleri reklam gelirleri açısından değerli görülür.
-Duayenler özel hayatlarındaki bütün sıkıntılarını çözmek için; buzdolabı bozulduysa, bir maça veya konsere bilet alınacaksa muhataplarına iletmeleri yeterli. Çocukları yurt dışında özel bursla okuyacaksa, mezun oldu iş ayarlanacaksa duayenler bunların yollarını bilir.
-Duayenler etkili gazetecidir. Haber kaynağıyla özel fotoğraf çektirir. Kare öyle dikkat çeker ki haber olmasa da olur.
-Duayenler bir elleri ceplerinde giderler gidecekleri yere. Kadın duayenler de dekolte ve yüksek topuk giyer. Bekletirler, kapılarda karşılanırlar.
-Seyahatlerde business klass uçarlar.
-Duayenler örgütlüdürler. Gezi ve toplantıları birbirlerine iletirler. Hiç birini kaçırmazlar.
-Soru sormazlar, lütfedip sorarlarsa cümleye övgü ve kendi başlarından geçen öykülerle başlarlar.
-Haberi bir çömeze yazdırırlar. O hepsine e-maille gönderir.
-Soru soran muhabirlere ekşi surat ve küçümseyen tavırlarla bakarlar.
-En çok sordukları soru, ‘Yemek nerede yiyeceğiz? Otel güzel mi? Akşam bize nereye götüreceksiniz?’dir.
Ekonomi basını ve PR ilişkilerini yazmaya devam edeceğim...