Dolar nereye kadar? (1)
Spekülatif fonlar, dünyayı batırdı... Her gün borsalar için duyduğumuz, endeks seviyesinin direnç noktası gibi yorumlar bitti. Şimdi spekülatörler dolar tahmini yapmaya başladı. Dün sabah yine bir yorumcu, ’’dolarda 1.80 seviyesi psikolojik sınırının kırılması zordur “ diye yorum yapıyordu. Aynı yorumcular daha önce de, dolar 1.50 sınırını geçmez diyordu.
Bu tür yorumların hedefi, spekülatörler için altyapı hazırlamaktır.
Dolarda bu sınır işi, nereden çıkıyor? Neden psikolojik sınır? Nasıl hesaplanıyor? Bunları sorarsanız, kendisi de bilmiyor. Sınırları koyan ve söyleten her zaman olduğu gibi, yine spekülatif sermayedir.
Yerli veya yabancı, doğrudan yatırım sermayesi, daha az ithalat yaparak ve daha çok ihracat yaparak kâr etmeyi hedefler. Bu nedenle, düşük kur hesabı yoktur. Kur artışı ihracatta rekabet gücünü artırır... Her ne kadar son aylarda kur artışına rağmen ihracat düştüyse de, bunun nedeni dış talebin düşmesidir. Eğe kur artışı olmasaydı, ihracatımız daha çok düşmüş olurdu.
Buna karşılık dışarıdan ucuz dövizle borçlanarak liraya çeviren ve Hazine’ye yüzde 10 dolayında reel faizle verenler, elbetteki kur artışından rahatsız olacaktır.
Kur düşük diye içeride aramalı fabrikasını kapatıp, aramalı ithal edenler, elbetteki kur artışından rahatsız olacaktır.
Gerçekte ise bu şartlarda doların ne olacağını tam olarak kestirmek imkânı yoktur. Her şeyden önce dolar kuru, dünya ekonomik konjonktürüne, ABD’nin hedeflediği politikalara, AB’nin sorunlarına ve Türkiye’deki risklere bağlıdır. Yine MB’nin ve hükümetin kafasında ne var... Bilmek gerekiyor.
Hükümet ve MB her ne kadar kuru arz-talep şartları, piyasa belirliyor diyorsa da, inanmayın. Sıcak para girişinin cari açıktan daha fazla olduğu yıllarda, örneğin MB 2003 ve 2004’te uzun süre döviz ihalesi yapmadı... Kur düşük kaldı. Amacı enflasyonu önlemekti... Ekonominin ithalata bağımlı bir üretim yapısı kazanacağı konusu. MB’yi ilgilendirmiyordu. Veya bu konuya aklı ermiyordu.
Aslında, Türkiye dalgalı kur sistemine geçtiğinde, IMF’nin hedefi belliydi. IMF ve IMF Türkiye Emini Kemal Derviş’in öncelikli hedefi Türkiye’nin dış borcunu ödemesi için, Türkiye’ye nasıl olursa olsun, döviz girişini sağlamaktı. Bu nedenle Türkiye’nin cari açık vererek, borç harç içinde kalmasını, kaynak kaybetmesini kimse dikkate almamıştı.
IMF ve Kemal Derviş, bu amaçla dalgalı kur sistemini kurtarıcı olarak görmüştü. Gerçekte ise dalgalı kur sistemi Türkiye için, altyapısı olmayan bir sistemdi. Çünkü:
1) İç ve dış faiz farkının yüksek olduğu bir durumda, dalgalı kur spekülatif sermaye ve sıcak parayı mıknatıs gibi çeker. Döviz bollaşır. Döviz kuru baskı altında kalır.
2) Dalgalı veya serbest kur politikası için, döviz arz-talebinin dengede oluşmasını sağlayacak piyasa yapısının ve piyasa şartlarının olması gerekir. Kısa vadeli dış borcun yüksek olduğu, dış borçlanma maliyetinin yüksek olduğu, iç tasarrufların yetersiz olduğu ve kamu açıklarının kısmen döviz hamili veya dövize endeksli devlet kâğıtlarıyla kapatıldığı bir dönemde ve bir ekonomide döviz arz ve talebi serbestçe oluşmaz.
3) Türkiye’de finansal piyasalar yeteri kadar gelişmemiştir. Kur riskine karşı koruma sağlayacak enstrümanlar 2001 yılında hiç yoktu. Bugün ise yetersizdir. Örneğin ’’Vadeli Döviz İşlemleri” piyasaları gelişmemiştir.
Bu şartlarda dolar fiyatı ve alternatif kur sistemi için neler söylenebilir?
(Yarın devam edecek)