Dolar nereye gidiyor? (29 Eylül 2014)
Son iki haftadır bütün piyasa doları konuşuyor. Dahası sadece piyasa oyuncuları değil neredeyse Türkiye doların seyrini izlemeye başladı. Kimisi parasını dolara yatırıp daha çok kazanmak için, kimisi borcundan dolayı.
Bir kesim de var ki dolardaki her kuruşluk artışa eyvah diyor.
Eyvah diyen grup dar gelirli vatandaşlar.
Çünkü onlar biliyor ki dolardaki her kuruş artış günlük hayatımıza zam olarak yansıyor. Artık üretmeyen sadece tüketen bir Türkiye, dışarıdan aldığı her şeye dolar ödüyor.
Tarım ülkesi Türkiye maalesef buğday ithal eden bir ülke durumunda.
Durum böyle olunca döviz yükselişi ekmek fiyatının bile yükselmesi anlamına geliyor.
Dolar 2.30 seviyelerine yaklaştı.
Artık 2.30 seviyesi neredeyse kaçınılmaz bir nokta olarak gösteriliyor. 17 Aralık 2013’ten sonra Merkez Bankası doların bu seviyelere çıkması üzerine zorunlu olarak faiz silahını çekmişti.
Merkez Bankası’nın faiz yükseltme kararı Türkiye’ye hızlı bir sıcak para girişine neden olmuş ve dolar aylarca 1.10 lira seviyesinde kalmıştı.
Peki ne oldu ki dolar yükselmeye başladı. Bu soru, dolar nereye kadar yükselirden daha önemli. Artık bu saatten sonra doların 10 kuruş aşağı 20 kuruş yukarı gitmesi pek de bir anlam ifade etmiyor. Zaten bu yükseliş sisteme ciddi bir zararı verdi. Doların yükselişinde elbette yanı başımızda başlayan savaşın etkisi var. Ancak bunun etkisi eğer yüzde 10 ise yüzde 90 da ekonomi yönetiminin hatasıdır.
Bu köşede o kadar çok yazdık ki artık okuyanlar da bıkmıştır eminim.
Sorun şu: Türkiye 10 yıldır Amerikalının parası ile sanal olarak büyüdü.
Amerika şimdi parasını geri istiyor.
İstediği parayı karpuz olarak geri veremeyeceğimize göre, bir yerlerde döviz bulmamız gerekiyor. Maalesef Türkiye’ye artık eskisi gibi sıcak para gelmiyor. Satacak bir şeyimiz de kalmadı. Özelleştirme adı altında ülkenin tüm varlıkları satıldı. Hükümet artık ekonomide politika üretemiyor.
Çünkü tıkandı. Alınan tedbirler çok geç hayata geçirildi. Bugün Türk halkının büyük bir bölümü bankalara borçlu. Bu borçlar bir bir patlamaya başladı. Kısa bir süre sonra kredi kart borçları, konut kredileri ve tüketici kredileri daha belirgin bir sorun olarak Türkiye’nin gündemine gelecektir. Şu an için kredisini ödeyemeyenlerin sayısı 1 milyonu geçti.
Tabii ki bu sorun Türkiye’de bankaların kârlarını da olumsuz etkilemeye başladı.
Bankalar öyle havadan para kazanamayınca bu defa Türkiye’de bankacılık sistemi tartışılmaya başlandı. Sermaye yeterlilik rasyosu açısından Türk bankacılık sistemi halen güçlü ama hızla azalan kârlar ve riskler sistemde balon tartışmasına neden oldu.
Geçen hafta en çok bankacılık sektöründeki balon tartışıldı. İşte bu tartışmalar bile dövizin ateşine benzin dökmeden farksız.
Türkiye’de özellikle yılbaşından sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Avrupa’da yaşanan durgunluk Türkiye’de ticaretin durması anlamına gelecek. Yine de en büyük kâbusu Amerikan Merkez Bankası FED’nin faizleri yükseltmeye başlamasıyla yaşayacağız.
Amerika gibi bir ekonominin faiz artırımına gitmesiyle birlikte Türkiye gibi ekonomilerden dolar çıkışı daha da hızlanacaktır. FED aslında 7-8 aydır yapması gerekeni Amerika’daki bazı verilerin iyi olmamasını gerekçe göstererek erteliyor.
Son gelen veriler ve FED toplantısından çıkan sonuçlar, 2015’in ilk aylarından itibaren faiz artırımının gelebileceği yönünde işaretler veriyor.
Amerika gibi dev bir ekonomi faiz artışı hesabı yaparken, Türkiye gibi soluğu sıcak para ile alan bir ülkenin Merkez Bankası faiz indiriminden bahsedemez.
Faiz indirimi yapamayacağı gibi, doların biraz daha hızlı çıkışına karşılık faizleri yükselterek frene basabilir. Önümüz hem ekonomide hem de mevsimsel olarak kış.
Allah borçluya ve işsize yardım etsin.
Çünkü bu defa gerçekten işimiz çok zor.