Dolar denizinde yüzenler ülkesi!..
AKP yandaşları ile muhalif parti destekçileri arasındaki tartışmalar sosyal medyadaki sokak röportajlarına yansırken, pahalılıktan şikâyet eden yurttaşlara, "göster cep telefonunu" şeklindeki çağrılar çok konuşulmuştu...
Ancak toplumun yoksul ve varsıl kesimleri arasındaki hayat koşullarının cep telefonu markasına endekslenmesi bir yana; diğer taraftan da çarşı-pazardan, AVM'lerden, lüks lokantalardan ya da tatil köylerinden yansıyan görüntüler var ki, iktidar yandaşları ve medyasının hayat pahalılığına karşı dayanak gösterdiği takiye manzaralarının başında geliyor...
Tabii ki bu tartışmalarda, fiyatı 80 bin liraya ulaşan iPhone kuyruğu, sıfır kilometre araç almak için bekleyen insanların sayısı da (sözde refaha) dayanak gösterilince, iktidar ve muhalefet destekçileri arasındaki gerginlik çok daha farklı boyutlara ulaşıyor...
Türkiye'de özellikle 2022'nin başından itibaren utanç verici bir soyguna dönüşen piyasa kazıkçılığı ile hükümetin buna duyarsızlığının yanı sıra, zam yağmuru işte bazen lüks telefon kuyruğu, lüks yaşam olanakları, ağzına kadar dolu lüks mekânlar kanıt gösterilerek bertaraf edilmek isteniyor ama işin aslı hiç de öyle değil...
Çünkü memlekette neredeyse zenginliği tarif eden AKP cenahıyla yoksul kesimi yansıtan muhalefet topluluklarının yaşam koşulları birbiriyle çatışmaya devam ediyor...
Muhafazakâr görünen, ancak olabildiğince lüks koşullarda pahalı yaşamlara kavuşan iktidar rantiyesinin uzantıları ile gazetelere sık sık manşet olan pazar yerleri ya da çöplüklerden yiyecek toplayan insanların fotoğrafları da her şeyi anlatıyor...
Ancak tüm bu çelişkilerin ne kadar sarsıcı boyutlara ulaştığını gösteren başka kanıtlar, aniden zenginleşenlerle ilgili yabancı ülke kaynaklarına yansıyan raporlardan da dışa vuruyor...
Zenginleşenler, yoksullaşanlar...
Evet; AKP'nin iktidarı sürecinde, düne kadar sıradan bir yaşamları varken lüks hayat koşullarına kavuşan devasa bir kitle de oluştu...
Onlar sadece İstanbul'da; ortasında cami olan lüks sitelerden değil, harem-selamlık oteller ve lüks araçlarla lüks mekânlara giden tesettürlü kadınların, takkeli beylerin sosyal medya paylaşımları ve sokaktaki manzaralarıyla da dışa vuruyor...
Borsadan ve dövizden kolay para kazanmanın sıradan hâle geldiği ve bu alanda spekülatörlerin her türlü dalavereyi çevirdiği bir ülkede, hiç çalışmadan zengin olan bir güruhun yanı sıra, servetlerinin milyarlarca dolara ulaştığı öne sürülen tarikat şeyhleriyle en az 11 milyon liralık lüks otomobillerle dolaşan cübbeli, sarıklı, takkeli din bezirgânlarının şatafatı da toplumu şaşırtmaya devam ediyor...
Ve tabii ki devletin en büyük ihalelerini alırken, çevrelerini de nemalandıran ve bu yüzden de "çete" diye nitelendirilen müteahhitlerle yandaşlarının Avrupa bankalarındaki paraları, İngiltere'den İsviçre'ye kadar lüks konutları ve dışarıya sermaye kaçıran siyasilerle dostlarının zenginlikleri konusunda sosyal medyaya yansıyan manzaralar daha da vahim...
Bütün bunlar son yıllarda sadece dolar milyoneri Türklerin sayılarının arttığını göstermiyor, aynı zamanda ülke kaynaklarının büyük bölümünü sömüren bir kitlenin varlığını da deşifre ediyor...
Servetin yüzde 40'ı kimde?..
Türkiye’de 2022 yılı itibarıyla 61 bin dolar milyoneri varmış... 2021’de bu rakam 73 bin civarındaymış...
100 bin dolar üstü servet sahibi kişi sayısı 1 milyon 256 bini aşmış...
52 bin 392 kişinin 1-5 milyon dolar arası serveti varmış...
5-10 milyon dolar arası servet sahibi kişi sayısı 4 bin 835 olarak tespit edilmiş...
2 bin 920 kişinin 10-50 milyon dolar arası, 320 kişinin 50-100 milyon dolar arası, 31 kişinin ise 500 milyon dolar üstü serveti varmış...
İşte bu veriler İsviçre bankası Credit Suisse'nin raporunda yer almış...
Dünya sermayesinin gelişimi ve dağılımı ile ilgili veriler bulunan raporda, Türkiye'deki dolar milyonerlerinin yanı sıra, ülke sermayesinin kimlerin denetiminde olduğuna da dikkat çekilmiş...
Raporda, Türkiye’de nüfusun en zengin yüzde 1’inin toplam servetten aldığı payın yüzde 39,5'e ulaştığı, bu oranın nüfusun yüzde 90’lık kesimi için sadece yüzde 30,2 olduğuna dikkat çekilmiş...
Nüfusun en zengin yüzde 5’lik kesimi toplam servetten yüzde 59,2 pay alırken, nüfusun yüzde 95’lik kesiminin aldığı pay sadece yüzde 40,8 olarak belirlenmiş.
Nüfusun en zengin yüzde 10’luk kesimi ise toplam servetin yüzde 69,8’ine sahipmiş.
Nüfusun en yoksul yüzde 30’luk kesiminin servetten aldığı pay ise eksideymiş!.. Çünkü yetişkin nüfusun yüzde 30’unun serveti toplandığında ortada servet değil, yaklaşık 1 milyar dolarlık net borç varmış...
Meselenin özetine gelince... Türkiye'de giderek işkenceye dönüşen hayat pahalılığı milyonlarca insanı ekmeğe muhtaç ederken; bir kitle "görmemişem-duymamışam-bilmiyem" şeklinde üç maymunu oynasa da, medya ve siyasetin büyük bölümü gözünü kapatıp sessiz kalsa da, İsviçre'deki bir banka hem derinleşen yoksulluğa hem de zenginleşen bir güruha dikkat çeken raporuyla Türkiye'nin ne hallere geldiğini bir güzel deşifre etmiş...
Kim bu dolar milyonerleri?.. Ülke servetinin büyük bölümüne hükmedenler kimler acaba?..
Peki; kimilerinin dolar denizinde yüzdüğü, kimilerinin de çöplükte ekmek aradığı bir ülkenin çarpık gidişatını seyredenlere ne diyelim?.. "Afiyet olsun" mu?..