"Doktor bu ne?"
Bakın bu fotoğraf Ankara'da çekildi.. Askeri uçak Katar Emirliği Hava Kuvvetleri'ne ait..
"Ne var ki Katar'ın askeri uçağının Ankara'da olmasında" diyeceksiniz.. Elbette bir şey yok.. Katar'da askerimiz var.. Askeri iş birliğimiz var.. Dolayısıyla, bizim uçaklar oraya, onların uçağı da buraya gelip, gider.. Sorun yok..
*****
*****
Fotoğrafa dikkatli baktığınızda sorun değil, tevafuk var..
Şöyle diyor 'Tevafuk' için sözlükler;
- Latifane bir ahenkle uyum içinde olma
***
Uçak QATAR EMİRİ AİR FORCE'a, yani Katar Emirliği Hava Kuvvetleri'ne ait.. Ama kuyruktaki ve burundaki yazı dikkatimi çekti..
Şehir efsanesi dolaşır ya hep, Tayyip Erdoğan'ın ekonomik durumundan bahis açıldığında 'Katar'sız konuşulmaz ya mevzu.. Katar'ın üzerine bir de, kuyruk ve burundaki 'MAN' yazısı, haliyle ilginç duruyor..
Uçağın da rotasının da 'MAN Adası' ile bir ilgisi bulunmadığından eminim..
Ama dedim ya, tevafuk.. Latifeli bir ahenk durumu..
Türkiye'de bir ailenin parası dendiğinde mevzu iki adrese çıkıyor ya eğreti sohbetlerde; biri Katar diğeri MAN adası..
Aha işte, uçakta ikisi yazıyor..
Haliyle gülümseyerek meraklanıyor insan;
-Uçak askeri bir operasyon için mi, 'TAMAMEN DUYGUSAL' :) operasyon için mi Ankara'da?
NE DEDİĞİNİ BİLMEK GEREK...
Diplomaside en önemli noktalardan biri, "Ne istediğini ve ne yaptığını bilmek" derdi bir Büyükelçi büyüğüm..
-Şartlar değişebilir, tablo değişebilir, millî çıkarlarına göre pozisyonun değişebilir.. Bu mümkün.. Ancak, her şartta ne istediğini bilmen gerekir.. Asıl önemli olan da 'Ne dediğini' bilmen şart..
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nu televizyonda dinlerken yeniden geldi aklıma bu tespitler..
Spiker Suriye mevzuuna girdi.. Daha bir gece önce Putin "Stratejik" bir kararın ardından, önemli bir görüşme için Türkiye'ye gelmiş.. Mevzunun Suriye'ye kaymaması imkansız..
Suriye denkleminin karmaşıklığını ifade etti Bakan Çavuşoğlu ve şöyle dedi;
-Suriye'de her türlü ihtimal olur. Olmaz denilen bir çok şey Suriye'de oldu. Bir yerde çatışma var, diğer yerde, defacto bir şekilde iş birliği var..
Doğru.. Son birkaç yıldır, aktörlerin senaryo dışına çıktığı, senaryonun sürekli değiştiği, ihtimallerin arttığı gelişmeler yaşanıyor Suriye denkleminde..
Büyükelçi büyüğümün dediği gibi, bunlar birer gerçek ama önemli olan ne istediğini ve "Ne dediğini" bilmek..
Bakın ne dedi Mevlüt Çavuşoğlu;
-Halihazırda tehdit terör örgütü PYD/PKK'dan geliyor..
Geçmişte olan biteni unutayım hadi.. Doğru bir tespit: pkk/pyd bir terör örgütü..
Bu sözlerden birkaç dakika sonra ne dedi biliyor musunuz?
- YPG Kürtlerin tek temsilcisi değil.. Hatta Kürtlerin çok az bir bölümünü temsil ediyor..
Buyur burdan yak.. Dedim ya 'Ne dediğini bilmek' diye..
Dünyanın hiçbir devleti, örtülü bir operasyon dışında, 'TERÖR ÖRGÜTÜ' olarak tanımladığı bir gücün, bir halkı, şu ya da bu oranda temsil ettiğini kabul etmez..
O örgüt terör örgütüyse eğer, bölgedeki insanlar ona inansa da, elindeki gücü terör örgütü sıfatıyla elde ettiği sürece 'TEMSİLİ' kabul edilmez..
Dolayısıyla, Dışişleri Bakanımızın, az da olsa "Bir bölümünü temsil ediyor" kabulü, bu konuda bundan sonra pkk/pyd'nin terör örgütü olduğu argümanını alır elinizden..
Temsil durumu varsa, tüm bu oyun içinde terör örgütü muamelesi yapamazsınız.. Terör örgütüyse de, temsil ehliyeti veremezsiniz..
Ve zaten, bu yapı terörist olduğu ve terörü temsil ettiği için, ona silah veren ABD'ye, ona büro açan Rusya'ya sitem etmiyor muyuz?
E teröristse, azdı çoktu, temsil hakkını niye teslim ediyoruz?
Sürçü lisan olsa anlarım.. Ama değil.. Suriye ve Orta Doğu'ya sorunlu bakışın, iki ileri bir geri duruşun, zikzak çizen diplomatik manevralarımızın ve sonuçta, etkisiz eleman oluşumuzun sebebi bu zaten..
Memleket öyle bir stratejik derinliğe gömüldü ki, ne yaparsan yap, su yüzüne çıkamıyor..
Dost görünen herkes düşman.. Düşmanı da dost beller hale geldik.. Sıkıntı büyük..