Doğrular ormanında yalan ağaçları...
Bir çok insan karşısındakinin anlatımlarını dinlerken onaylamak maksadıyla başını sallamaz mı? Ama Silivri’deki hakimler pek alıngan. Mahkeme Başkanı, zanlı Çetin Doğan’ın başını sallamasını tehdit olarak algılayıp, duruşma salonundan çıkarmak, hatta CMK hükümlerince cezalandırmaktan bahsediyor. Bunun kabul edilebilir durum olduğunu sanmıyorum. Silivri’de dört yıla yakındır devam eden davalarda yargılanan sanıklardan en kıdemlisi Alb.Cengiz Köylü... Önce karargâh evleri gerekçesiyle tutukluydu. Şimdi de Balyoz ile ilişkilendirilenlerden. “İftira çetesi yalan ağaçlarını doğrular ormanına saklamıştır. Doğrular ormanına girdim, yalan ağaçlarını tespit ettim, silkeledikçe dökülüyor” diye başladığı konuşmasında iddianamedeki sahtecilikleri tek tek ortaya koydu. Emirlerin orijinalleri ile sahtelerini bilgisayar ile yansıtan Cengiz Köylü ekler dosyasında 2002’ye ait olduğu söylenen yazıların 2003’te yayınlandığını tarih ve sayılarıyla gösterdi.
“İstihbarat şubesine sızamamışlar. Harekat şubesinden aldıklarını istihbarat diye yutturmaya kalkışıyorlar. Üstelik bunu aynı tarih ve sayı ile aynı saniyede üretiyorlar. Böylece yalanları, iftiraları ayaklarına dolaşıyor” dedi. Köylü, mahkemenin TUBİTAK’tan aldığı bilirkişi raporunu da teknik detayları ile ele alarak ayrıntılı rapor hazırlamayan TUBİTAK hakkında suç duyurusunda bulunarak üç ayrı bilirkişi heyetinin biraraya getirilmesini istedi.
Hasdal ve Silivri Cezaevlerinde yatıp yargılananların hemen hemen hiçbiri kendilerini tutuklu olarak görmüyor. Nitekim Kur.Alb.Mustafa Önsel, bunu şöyle izah ediyor:
“Bizim durumumuzu daha çok rehin alınmaya benzetiyorum. Rehin olduğumu düşünüyorum. Bu rehinlik ne kadar sürer? Söylentiye göre, asıl PKK ve elebaşı için çıkartılması düşünülen genel affa kadar.
Yani PKK’ya karşı TSK. Sonra ‘Hepinizi affediyoruz’ denecek kanaati yaygındır. Bunu şiddetle reddettiğimi şimdiden ifade ediyorum. Ben suç işlemedim ki affedileyim. Kimse beni affedemez. Ben yargılanmak ve aklanmak istiyorum. Suçsuz olduğumun coşkulu özgüveni ile diyorum ki, ömrümün ilkbaharını ülkemin dağlarında geçirdim, sonbaharını da cezaevinde geçiriyorum. Ben pek çok silah arkadaşımı genç yaşta toprağa verdim. Bunlardan 10’u devre arkadaşımdı. Onlara göre çok bile yaşadık. Onlar canlarını kaybettiler, biz hürriyetimizi. Ama bir şeyi kaybetmeyeceğiz, o da onurumuzdur. Onurunu kaybedenler, bu komployu kuran alçaklardır ve vatana ihanetten yargılanacaklardır. Yıllarca dağlarda kalmış benim gibi biri için cezaevinde kalmak filan önemli değildir. Beni çok etkilemez. Etkileyen şey haksız, hukuk dışı olduğunu düşündüğüm şeylerdir...
İşte bunun için çok ama çok öfkeliyim. Bu anlamda size Azerbeycanlı büyük Türk şairi Ahmet Cevad’ın şiiri ile seslenmek istiyorum:
Harda mahkumluk var / Hakimlik var, ben varam/ Zulme karşı isyankaram /Kırılsam da, ezilsem de, susmaram.
Onun için susmayacağım. Ey vicdan, ey adalet nerdesiniz diye hiç durmadan haykıracağım. Diyor ya şair: Bırak beni haykırayım / Susarsam sen matem et / Unutma ki şairleri aydınları ve kahramanları haykırmayan bir millet / Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir.
Sonuç olarak; biliyorum ki yarın kararı açıklarken yine sizin de inanmadığınız bildik gerekçeleri söyleyecek ve tutukluluğumun devamına karar vereceksiniz. Onun için sizden bir talebim yok.
Takdir yüce Türk Milletinindir!..”