Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Adnan İSLAMOĞULLARI
Adnan İSLAMOĞULLARI

Diyânet’in ‘kelepir Mercedes’ine plâka teklifi: 17 DİB 25

“Onun arabası vaaar, helâl mi helâl...”
Son on iki yılın en yaygın siyasal İslâmcı mottolarından birisi “Müslüman her şeyin en iyisine lâyıktır” mottosuydu.
‘17 ve 25 Aralık’ yolsuzluk soruşturmalarından sonra yeni bir motto türedi siyasal İslâmcıların dilinden:
“İtibardan tasarruf olmaz...”
Bu yeni mottoyu ilk içselleştiren Diyânet İşleri Başkanı Hadis âlimi Mehmet Görmez oldu.
Mehmet Görmez’e Diyânet Vakfı’nın bütçesinden 1 milyon liralık makam arabası alındığı bilgisi düştü gündeme.
Diyânet Vakfı ve Diyânet İşleri Başkanlığı hemen açıklama yayınladı:
Her iki açıklamanın da anlamı şuydu:
“Şecaat arz ederken merdikıpti sirkatin söyler.”
Diyânet Vakfı, harcamaların vakıftan değil Başkanlık bütçesinden alındığını söylüyordu, “biz harcamadık” diyordu.
Sanki bir önemi varmış gibi.
Diyânet İşleri Başkanlığı ise 15 maddelik bir ‘sefâlet serlevhası’ yayınladı.
Hazretin 2006 model Mercedes otomobili yolda kalıyormuş.
Hazret, hizmet için kendisini yollara vurmuş ve 2006 model Mercedes ihtiyâca cevap vermiyormuş.
Çoğunlukla Ankara içinde kullanılan 2006 model Mercedes’in hangi ihtiyâca cevap vermediği ise meçhûl.
Piyasa değeri vergileriyle 1 milyon TL’yi bulan otomobil, aslında 322 bin TL’ye alınmış.
Yani neredeyse ‘kelepir’ bir fiyata alınmış, kapanın elinde kalıyormuş.
Sâde bir vatandaşın ancak 1 milyon TL’ye alabileceği Mercedes otomobil(muhtemelen) kurumlararası vergi ödenmediği için 322 bin TL’ye alınmış ve devlet bütçesi yaklaşık 6 yüz bin TL zarar ettirilmiş.
Fakat Hazretin vicdânı rahat ve 322 bin TL gibi, ‘aç yatan komşuların hayatını değiştirecek’ bir rakamı küçümseyebiliyor.
Neden?
Çünkü Hazret, bir Hadis âlimi gibi değil, bir AKP’nin bürokratı gibi düşünüyor ve hissediyor.
“İtibardan tasarruf olmaz” diyor.
Biz sorularımızı direkt olarak, ‘17 ve 25 Aralık’ tarihlerinden bu yana dut yemiş bülbül gibi susan, haksızlık karşısında susan dil olmayı tercih eden, Peygambere kibir atfedenleri, Allah’ın vasıflarını ona buna dağıtanları, “Bakara-makara” alaycılarını ilgi ve mesuliyet alanına sokmayan Hadis âlimi Mehmet Görmez’e soralım:
1- Piyasa değeri 1 milyon TL olan makam aracınızın Vakfın değil de Başkanlık bütçesinden alınması, bu harcamayı ‘israf’ olmaktan çıkarır mı?
2- 1 milyonun çok altında dediğiniz rakam ne kadar altında olabilir, mesela Mercedes S500 marka bir arabayı, 55 bin TL’ye satın almış olabilir misiniz?
3- Diyânet Vakfı’na yapılan bağışlar Müslümanlar tarafından yapılıyor da, Başkanlığınızın ya da Maliye Bakanlığı’nın bütçesini oluşturan vergiler Patagonya vatandaşlarından mı alınıyor?
4- Siz şahsınıza yakıştırıyor olabilirsiniz, lâkin bir devletin din işlerinin en tepesinde bulunan bir insana bu fiyata bir makam aracı alınmasını hangi dine, hangi kitaba sığdırabiliyorsunuz?
5- Meydan meydan, kürsü kürsü pazarlanırken sesinizi çıkarmadığınız dininizin, pazarlana pazarlana değeri arttı da sizin lüks ihtiyaçlarınız da mı aynı doğrultuda arttı?
6- Sizin bu din dediğiniz pazarlanabilen, alınıp satılabilen, içine girdiği bütün necîs kapların şeklini alabilen sıvı bir şey mi?
7- Papa’nın, en yüksek fiyatı 55 bin TL olan Linea marka araç istediği Türkiye ziyâretinden hemen sonra böyle bir girişimde bulunmanız, zamanlama açısından mânidar değil mi?
8- Bu aracı özellikle seçmenizin sebebi, tebliğe giderken Papa’dan daha hızlı hareket edebilmek mi?
9- Cumhurbaşkanı’nın 1 milyarlık sarayda oturduğu ülkede, Diyânet İşleri Başkanı piyasa değeri 1 milyonluk bir araca binmese ayıplanır mı?
10- O sarayın her taşında olduğu gibi, o arabanın her parçasında Soma’daki tüyü bitmemiş yetimlerin, Ermenekli Recep Amca’nın yırtık kara lastiklerinin, vatanı bölmeye çalışan hainlerin değil ama hâlâ bütün bu hırsızlığa, hâlâ bütün bu bozgunculuğa, hâlâ bütün bu ahlâksızlığa rağmen vergilerini ödeyen bu ülke vatandaşlarının sofrasından bir lokma yok mudur?
11- Bu lüks makam aracı, 17 Aralık’tan sonra dillerinizin lâl olmasının, minbere çıkıp, “Hırsızlık kötüdür, ama manevî hırsızlık daha da kötüdür” demenizin ve aynı şeyi memleketin bütün camilerinde, memleketin bütün minberlerinde, memleketin bütün din görevlilerinin ağzından söyletmenize ve câmileri iktidârın il başkanlıklarına çevirmesine izin vermenize karşılık size sunulan küçük bir hediye midir?
12- Bu soruların cevaplarını bugün bu dünyada mı, yoksa gönülden inandığınızı iddia ettiğiniz o mahşer yerinde, o mahşer gününde ilmini tedris ettiğiniz hadislerin mübârek kaynağı olan Peygamber’in huzurunda mı vermek istersiniz?

Yazarın Diğer Yazıları