Dış ticaretimiz de başıbozuk
Açıklanan dış ticaret verilerine göre, 2017 yılında Türkiye'nin dış ticaret açığı, 2016 yılına göre yüzde 36.8 artarak, 76.7 milyar dolara yükseldi. Bu dış ticaret açığından net turizm ve diğer döviz gelirleri düşüldükten sonra, geriye cari açık kalıyor.
Merkez Bankası 2017 ödemeler bilançosunu 2017 Kasım ayına kadar açıkladı. 2017 yılının tamamında tahminen bu cari açıkta 44 milyar dolar olacaktır. Yani bir önceki yıla göre cari açık yüzde 31.8 oranında artmış olacaktır.
Dış ticaret verileri, Türkiye'nin bir dış ticaret politikasının olmadığını, dış ticaretin başıbozuk bir çıkmaz bir zemine oturduğunu gösteriyor.
1. Türkiye yatırım yapmak dış açık vermiyor. Eğer yatırım yapmak için dış açık vermiş olsaydı, bu yatırımlar zaman içinde ihracatın artmasını ve açıkların kapanmasını sağlardı. 2017 yılında yatırım malının toplam ithalat içindeki payı yüzde 14.2 dir. Bu oranın bir kısmı, tahminen yüzde 10'u, mevcut yatırımların ortalama yıllık eskime ve aşınması için ithal edilen makine ve teçhizattır. Geriye yüzde 4 gibi bir oran kalıyor ki, bu oran yeni yatırım yapmak için ithalat yapılmıyor demektir.
Aslında Türkiye uzun zamandır yatırım malı ithal etmiyor. Çünkü yatırım oranı düşüktür. Buna karşılık üretimde girdi olarak ara malı ve hammadde ithal ediyor. Ara malı ve hammadde ithalatının toplam ithalat içindeki payı yüzde 73.3'tür.
Çözüm, sanayide girdi olan ara malı ve hammaddeyi içerde üreterek, ithal girdi oranını düşürmektir. Bu gün döviz kurunun daha değerli olması, ithalat fiyatlarının yüksek olmasına yol açmıştır. Yani iktisadi konjonktür içerde aramalı ve hammadde yatırımları yapmak için çok uygundur.
Maalesef yatırımları siyasi riskler, hukuk, demokrasi sorunları engelliyor. Çözümde bu alandadır.
2017 yılı ithalatın yapısı | |
Sermaye malları (yatırım) | 14,2 |
Ara-hammadde | 73,3 |
Tüketim | 12,2 |
Diğer | 0,3 |
2. Dış ticarette en önemli partnerimiz, Avrupa Birliğidir. İhracatta ve ithalatta birinci sırada Almanya var. Almanya ve Avrupa birliği ile dış ticarette şartlarımız diğer ülkelere göre çok daha uygundur.
Avrupa Birliği'ne yaptığımız ihracatın toplam ihracatımız içindeki payı yüzde 47'dir. Buna karşılık Avrupa Birliğinden yaptığımız ithalatın toplam ithalat içindeki payı daha düşük düşük 36.4'tür. Üstelik AB'den teknoloji ithal ediyoruz.
Avrupa Birliği ile ilişkilerin bozulması ekonomik ilişkileri de olumsuz etkiler. Kaldı ki dünya AB' yi Türkiye ekonomisi açısından çıpa olarak görüyor. Bunu bizzat Başbakan Yardımcısı da açıklamıştı. Avrupa'daki liderlerin ve bizdeki yöneticilerin ekonomik avantajları iç siyasi hesaplara alet etmekten vazgeçmeleri gerekir.
2017 Dış ticaret | ||
milyar dolar | 2016'ye göre değişme yüzde | |
İhracat | 157,1 | 10,2 |
İthalat | 233,8 | 17,7 |
Dış ticaret açığı | 36,8 | 36,8 |
AB'ye ihracat | 73,9 | 8,2 |
AB'den ithalat | 85,2 | 9,9 |
AB dış ticaret açığı | 11,3 | 22,8 |
Çin'e ihracat | 2,9 | 26,1 |
Çin'den ithalat | 23,4 | -8,1 |
Çin dış ticaret açığı | -20,5 | -12,6 |
3. 2017 yılında Çin'e 2.9 milyar dolarlık ihracat, buna karşılık 23.4 milyar dolarlık ithalat yaptık. Dış ticaret açığımız, Avrupa Birliği'nin iki katına yakındır. Kaldı ki Çin'den teknoloji ithal etmiyoruz. İthal ettiğimiz bazı ürünler, evrak çantası, plastik eşya, telefon, kağıt, cıvata, boru, elektrik malzemesi, mobilya, gibi ürünlerdir.
Çinden enerji ithal etsek, fazla lafa gerek kalmaz. Ama incik-boncuk için, kalitesiz Çin malları için, 20.4 milyar dolar dış ticaret açığı vermemiz, akla ziyan iştir.
4. 2017 yılında, 2016 yılına göre ihracat artışı yüzde 10.2, ithalat artışı yüzde 17.7 oldu. İhracat artışı büyüme oranını artı, ithalat artışı ise eksi etkiliyor.
Özet olarak, Türkiye bir dış açık girdabı içindedir. Büyüme ithalatı artırıyor. İthalat cari açığı artırıyor. Cari açık dış borç stokunu artırıyor. Cari açık Türkiye'nin gelecekteki potansiyel büyüme imkanlarını bu günden harcamak demektir. Ayrıca dış borç stokunun artması, dış kaynak maliyetini ve yatırım maliyetini artırıyor.
Çözüm çok basittir. Kur politikasını değiştirmek, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve demokratik özgürlüklerin yeniden tesisi ve dış politikaya istikrar getirmektir. Bu yolla yatırım ortamı da geri gelecektir. Bunları kim nasıl yapar, onu da halkın düşünmesi ve siyasi tercihlere yansıtması gerekir.