Dış borç bini aştı... (18 Ocak 2013)
Bir yandan özelleştirme, bir yandan faizlerin düşmesi, kamu iç borç yükünü düşürdü... Avrupa Birliği Maastricht kriterlerinde devlet borçlarının milli gelire oranı en fazla yüzde 60 olmalıdır deniliyor. Kamu borç stoku bu sınırın altındadır.
Türkiye’de sorun dış borçlardır. Zira iç borçlar, bir iç transferdir... Kamu borç faizi enflasyonun üstünde olduğu sürece, kamu alacaklı olanlara reel faiz transfer eder. Tersine, yani faiz enflasyonun altında ise, eksi reel faiz var demektir. Bu durumda da özel sektörden devlete gelir transferi olur.
Ancak bu transfer, hiçbir zaman iç borç stokunun artmasının bir anlam ifade etmeyeceği anlamına gelmez. İç borçların ekonomik ve sosyal etkileri kaçınılmazdır.
Öte yandan, cari işlemler açığı devam ettikçe dış borçlarımız da artmaya devam edecektir. Dış borçların iç borçlardan en büyük farkı, kamu veya özel sektör dış borcunun, ekonomide aynı etkiye sahip olmasıdır. Dış borçlarda kamu borcu gibi özel sektörün dış borcu da hepimizi ilgilendirir... Çünkü:
* ABD ve AB, kendi parasıyla borçlanıyor. Bu ülkelerde iç ve dış borç ayırımına gerek yoktur. Kendi dolarları veya euroları ile dış borç alıp, geri ödüyorlar. Türkiye ise dövizle borçlanıyor. İster devlet, ister özel sektör olsun, sonunda bu borçları dövizle ödeyeceğiz. TL’mizin olması yetmez.. Ayrıca dövize ihtiyaç var. Borç girişinde ve çıkışı döviz arz ve talebini etkiler.
* İster özel sektör, isterse devlet alsın, dış borç alındığında ülkeye kaynak girişi, ödendiğinde kaynak çıkışı olur. Gayri Safi Yurt içi Hasılayı (GSYH) doğrudan etkiler.
Bunun içindir ki dış borçlara, kamu ve özel ayırımı yapmadan, Türkiye’nin toplam dış borçları olarak bakmalıyız.
2012 üçüncü çeyreği itibariyle Türkiye’nin dış borç stoku 326.3 milyar dolardır. Bu borcun 217.2 milyar doları özel sektörün, 109.0 milyar doları da kamu ve Merkez Bankası borcudur.
Dış borçlarda neden risk artıyor?
1) 2012 yılında büyüme oranında düşme olmasına rağmen, dış işlemlerde 50 milyar cari açık verdik. Cari açık devam ettiği sürece dış borç stoku da artacaktır. Türkiye’nin ödeme kapasitesinin üstüne çıkacaktır. Mamafih bu artış son on yıldır devam etmiştir. 2003 yılında toplam dış borç stoku 144.1 milyar dolar idi. Demek ki dış borç stoku 9 yılda yüzde 126 oranında artmıştır.
2) Dış borç yükü dış borçların GSYH’ya oranı şeklinde gösteriliyor. Ancak bu gösterge tek başına dış borç yükünün ne kadar ağır olup olmadığını göstermez. Ayrıca bir ekonominin döviz kazanma potansiyeli de önemlidir. Çünkü, ödeme kapasitesi döviz kazanma potansiyeline bağlıdır. Türkiye’nin cari açıktan dolayı döviz kazanma potansiyeli yoktur.
3) TL halen yüzde 18 dolayında aşırı değer kazanmış durumdadır... Eğer kur artışı olursa, özel sektör toplam 217.2 milyar dolara ulaşan dış borcunu ve özellikle de 88.5 milyar dolara ulaşan kısa vadeli dış borcunu ödeyemez. Maliyetini yine halk çeker.
4) Dış borç alındığında ülkeye kaynak girişi olur. Anapara ve faiz ö-dendiğinde kaynak çıkışı olur. Borç stokunun yüksek olması her yıl daha fazla faiz çıkışı demektir. Ayrıca aldığımız dış borçtan daha fazla dış borç anaparası ödediğimizde, net kaynak çıkışı artacaktır. Türkiye’den dış borç anapara, dış borç faizi çıkışı ve yabancı sermayenin kar transferi gibi toplam kaynak çıkışının GSYH’ya oranı, büyüme oranından daha yüksek olursa, fakirleşme başlayacaktır.