Dış açıklar daha risklidir...

Maliye Bakanı, Temmuz ayı bütçe uygulamalarını açıklamadı. Ağustos ayı bütçe uygulamalarını da referandumdan sonra açıkladı. Şimdi bakan “mali tatil’’nedeniyle açıklanmadığını söylüyor.
Bakanın bu açıklaması herkesin aklına şu soruyu getiriyor; mali tatilde devlet gelir ve harcaması olmuyor mu?
Aslında iki aylık bütçenin, üstelikte referandum sonrasına ertelenmesi, mali saydamlık açısından doğru olmamıştır. ” Maliye referandum harcamaları nedeniyle, bütçeyi açıklamıyor “ imajı oluşmuştur.
Güven kaybına neden olmuştur.
Bizde açık denilince bütçe açığı anlaşılıyor... Nedeni Türkiye uzun süre bütçe açıkları ve bu açıkların para basılarak karşılanması nedeniyle enflasyonla boğuşmuştur.
Bu nedenledir ki, Merkez Bankası’nın kaynaklarının kullanılması ve borçlanma için 2000 öncesi sınır getirilmiştir.
Şimdi bütçe açığının önemli bir sakıncası, bu nedenle doğrudan veya dolaylı yoldan borçlanmanın ve faiz ödemelerinin artması, vergi verenden faiz alana bir gelir transferinin olmasıdır. Dolaylı borçlanma, kamu bankalarının ve kurumların görev zararıdır.
Türkiye için hayati sorun dış açıktır.
Cari açık doğrudan doğruya Türkiye’nin kaynak kaybetmesi demektir.
Ödemeler dengesinin 7 aylık sonuçları açıklandı... 7 ayda 26.2 milyar dolar dış ticaret açığımız var. Bu açığın bir kısmı turizm gelirleri ile bir kısmı yurt dışında yapılan inşaat gelirlerinden ve küçük bir kısmı ise taşımacılık gelirleri ile kapatılmış... Geriye 24.2 milyar dolar dış cari işlemler açığımız kalmış.
Bu 24.2 milyar dolar açığı, çeşitli yollardan yapılan dış borçlanmayla ve yabancı sermaye girişi ile karşılamışız. Kısa vadeli yabancı sermaye girişi de dış borçtur... Zira istediği zaman çıkar.
7 ayda döviz girişi 31.6 milyar dolar olmuştur. Yani cari açıktan daha fazla döviz girmiştir.
Bu tablo için sorun yok, cari açık nasıl olsa finanse ediliyor... Üstelik döviz bolluğu var... Diyebilir miyiz?
Ne var ki, ekonomik dengeler aynı paralelde çalışmıyor.
1) Sıcak para ve kısa vadeli borç girişi, dalgalı kur sistemini çalıştırmıyor. Çünkü dalgalı kur sisteminde, eğer cari açık ortaya çıkarsa, dövize ihtiyaç artacak. Döviz talebi artacak. Kurlar artacaktır. Kur artışı ihracatı artırıp, ithalatı düşürecek ve ödemeler bilançosu dengeye gelecektir. Oysa ki bizde sıcak para ve kısa vadeli sermaye girişi, cari açıktan fazla olduğu için kur artmıyor... Cari açık devam ediyor.
2) AKP iktidarında 2003 yılı başından 2010 yılı sonuna kadar geçen 8 yılda Türkiye 212 milyar dolar cari açık verdi. Bu cari açığı dış borçla ve kamu yatırımlarını satarak, bankaları yabancılara devrederek kapattık. Yabancıya satılan kârlı işletmelerin yurt dışına götürdükleri kar ile borsadaki kazançların transferi yılda 10 milyar doları buluyor.
3) AKP hükümetinin yabancıya satacak kamu alt yapı yatırımı azaldı. Yakın gelecekte net dış borç ödeyen ülke olacağız. O zamanda Türkiye’den net kaynak çıkışı olacak. Net kaynak çıkışı Milli gelirin düşmesine ve fakirleşmeye neden olacaktır.
4) Aşağıdaki tablodan görüleceği gibi Haziran ayı itibariyle Türkiye’nin uluslararası yatırım pozisyonu açığı, 295 milyar dolardır. Bu açık Türkiye’nin riskini artırıyor.


Haziran 2010 yatırım pozisyonu açığımız

VARLIKLAR TOPLAMI 165.9
Yurt dışında doğrudan yatırım: 165.9
Kredi ve mevduat 65.2
Rezervler 75.7

YÜKÜMLÜLÜKLER TOPLAMI 461.0
Yurt içinde doğrudan yatırım 142.6
Portföy yatırımları 96.9
Alınan krediler 179.6
Mevduat 40.4
Diğer 1.5

Yazarın Diğer Yazıları