Dindarlıkta çelişkiler

İsviçre merkezli Global araştırma ağı WIN/Gallup International’ın dünyada birçok ülkede yaptığı ankette, dünya nüfusunun üçte ikisi kendisini dindar olarak tanımlamış
Türkiye’de dindar olduğunu söyleyenlerin oranı dünya ortalamasından daha yüksek, yüzde 79 olarak çıkmış. Türkiye’de ankete katılanların yüzde 13’ü dindar olmadığını, yüzde 2’si ateist olduğunu söylemiş. Yüzde 6’sı soruya cevap vermemiş.
Anket sonuçlarına göre, dünyanın en dindar beş ülkesi şöyle: İlk sırada yüzde 94 ile Tayland, arkasından Ermenistan, Bangladeş, Gürcistan ve Fas yüzde 93 ile geliyor.
Tayland nüfusunun yüzde 95’lik bir bölümü Budizm dininin Theravada koluna mensuptur. Ayrıca Tayland’da animizm inanışında olanlar ve İslâm olanlar da mevcuttur.
Araştırmaya göre en dindar beş ülke ve en az dindar 5 ülke şöyledir:

ekran-resmi-2015-04-14-19.31.46.jpg

Tayland’da Budizm’in Theravada kolu, eski Budizm okulunun günümüzdeki tek temsilcisidir... Felsefi tarafı ağır basar. Disipline ve monastik hayata büyük önem verir ve rahipler için katı kuralları vardır.
Tayland’ın durumu, inanç ve yaşam felsefesi açısından farklı bir anlayış ortaya koyuyor. Zira Tayland uzun yıllar dünya seks turizminin merkezi olarak bilindi ve bu yüzden oraya aile ve kaliteli turist gitmedi. Son yıllarda Tayland turizm yetkilileri turizm hareketini “kaliteli” turizme dönüştürmek için çok çaba harcıyor.
Özetle, bizim anladığımız ve bildiğimiz dindarlıkla, Tai’lerin inancı arasında çok fazla çelişki var.
Öte yandan aynı araştırmaya göre Çin, yüzde 7 ile dindarlığın en az olduğu ülke olarak dikkat çekti. Çinlilerin yüzde 61’i ateist olduklarını söyledi. Buna rağmen Çin’de katı bir sosyal düzen ve ileri bir ahlak düzeni var.
Türkiye’de 2000’li yıllara kadar, dindarlık anlayışı tartışılmazdı. 20 yıl öncesine kadar muhafazakâr olmak aynı zamanda dine saygılı olmak, dini vecibeleri yerine getirmek şeklinde bir yere oturmuştu. Bu çerçevede başkalarının inancı da tartışılmıyordu. Tartışma, giyim-kuşam ve başörtü ile ortaya çıktı. Başörtüyü yasaklayanlar da, başörtüyü istismar edenler ve bu yüzden mazlum duruma düşenler de oldu.
Kim olursa olsun, dini değerler ve inanç hürriyeti tartışılmıyordu. Bu tartışmalar arkasından, dinciler ve dindarlar ayırımını getirdi. Mezhep tartışmalarını getirdi.
Dindar olan, dini siyasete alet eden veya dini gösteriş için kullanan değil dinini yaşayandır. Dinin kullanılması ve farklı inançların sorgulanması toplumda kutuplaşma yaratıyor.
Kimse bu kutuplaşmanın kendiliğinden doğduğunu söyleyemez. Bize birlik ve dirliğimiz için, toplum olarak kimlerin ve ne için söz konusu kutuplaşma düğmesine bastıklarını iyi analiz etmek düşer.

Yazarın Diğer Yazıları