Dikkat!!! Asıl hedef laik rejim!..
Adına "İslami Hareket" denilen dinci terör örgütü, Uğur Mumcu'dan Muammer Aksoy'a, Ahmet Taner Kışlalı'dan Turan Dursun'a kadar aydınlara suikastlar düzenlerken, asıl hedef laik kesimi ürkütmekti...
Binlerce insan, katledilen Atatürkçü yazarların cenazesinde gövde gösterisi yapsa da, ucu dışarıda olan terör durmamış ve ardı ardına cinayetler işlemeye devam etmişti...
İşte "İslami Hareket" denilen o grup 1990'ların sonunda bir anda ortadan kaybolurken, perde gerisinde çoktan örgütlenmiş olan asıl yapı, "Hizbullah" denilen bir örgütü ortaya çıkartmış ve dinci terörün yeni bir boyutu Güneydoğu'da kaos yaratmaya başlamıştı... Hizbullah'ın diğer fraksiyonları "Vahdet" ve "Menzil" grubunu alt eden "İlim grubu" 1990'larda Güneydoğu'da öylesine örgütlenmişti ki, dinci tetikçilerin cinayet işlemediği gün yoktu...
Sadece PKK sempatizanları ile örgüt mensuplarını değil, PKK yanlısı gazetelerde çalışan muhabirleri de hedef alan örgütün yarattığı terör dalgasının asıl amacı bölgedeki laik duyarlılığı yerle bir etmek ve şeriat yanlısı bir Kürt devleti kurmanın zeminin hazırlamaktı...
Sadece PKK'nın etnik teröründen değil, Hizbullah'ın dinci terörü nedeniyle de yüz binlerce insan 1984 ile 1995 arasında bölgeyi terk etmek zorunda kalmıştı...
Çünkü sadece PKK sempatizanlarını değil, kısa etek giyen, makyaj yapan ya da başı açık dolaşan kadınlarla liseli kızları da kezzaplı ve jiletli saldırılarla ürküten dinci terör yüzünden laikliği savunmak neredeyse imkânsız hale gelmişti...
Ancak Atatürk'ün kurduğu cumhuriyeti de mollaların hâkim olduğu ülke benzeri bir yapıya sürüklemeye çalışan emperyal destekli örgütler bunlarla da yetinmemiş, dinci terörün şiddeti daha da artmıştı...
Irak, Libya, Suriye ve nihayet Türkiye...
Ne ilginçtir ki, Hizbullah örgütünün cirit attığı 1980'li ve 1990'lı yıllarda laik kesim ürkütülürken, şeriat istekli militanların baskıları ve eylemleri artmış, bölgedeki tarikat ve cemaatlerin sayısı da yükselmişti...
Kaçak Kur’an kurslarıyla medreseler de baskı ortamında yayılmış ve bölgenin tamamen mollaların egemen olduğu bir coğrafya haline getirilmesi için devletin gafleti ile de bir karanlık alan yaratılmıştı...
Bu arada; AKP'nin iktidara gelişiyle birlikte, bir yandan "Körfez Krizi" bir yandan da "Arap Baharı" teranesinin yol açtığı savrulmalar tarikat ve cemaatlerin cirit attığı Doğu ve Güneydoğu'da, önce El Kaide, sonra IŞİD adlı dinci terörün büyümesine de yol açtı...
El Kaide, 15-20 Kasım 2003'te İstanbul'da 4 hedefe bombalı saldırılar düzenleyerek 60 kişiyi katlederken ve örgüt militanları Antep'te, Urfa'da, İstanbul'da polisle çatışırken, asıl hedef Türkiye'deki laik yapıyı sarsmak ve laiklik duyarlılığı artan kitleleri sindirmekti...
Önce Irak, sonra Libya, ardından da Suriye'de kılık değiştirerek IŞİD'e dönüşen Selefi militanlar da Baas rejimi etkisindeki devletleri bu yüzden hedef almıştı...
Ne ilginçtir ki, El Kaide ve IŞİD'in kanlı kaoslar yarattığı Irak, Libya ve Suriye, Afrika ve Orta Doğu coğrafyasında laiklik duyarlılığı yüksek ülkelerdi...
Heyhat!.. Irak hem etnik, hem inanç baskıları ve bölünmelerin ardından darmadağın olurken, ülkesinin millî gelirinin yüzde 80'ini halkına dağıtan Muammer Kaddafi de linç edilince, eski laik Libya'dan da eser kalmadı...
Laik bir ülke olan Suriye ise 10 yılı aşkın süren iç savaşla tüketilirken, önce El Kaide, sonra IŞİD'in hedefi çevre ülkelerdeki diğer laik yapıları da ortadan kaldırmaktı... Peki, asıl hedef neresiydi?..
Anayasa, yemin, tuzak!..
Yukarıdaki tabloya bakarak Türkiye'de İslami Hareket'ten Hizbullah'a, El Kaide'den IŞİD'e kadar dinci terörün asıl hedefinin laiklik olmadığı iddia edilebilir mi...
"Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir" derler ya, Türkiye'de AKP'nin "2023 vizyonu" diye nitelendirdiği plan çoktan yürüse de, ikinci cumhuriyetçisinden Nurcusuna, Nakşi’sinden Hizbullahçısına kadar cumhuriyetle, Atatürk'le, laiklikle kavgalı, gerici-bölücü kesimlerin rejimi değiştirme hedefi 1990'larda hortlamıştı...
El Kaide'nin de, Hizbullah'ın da ve daha sonra Orta Doğu'da laik duyarlılığı yok etmeye çalışan El Kaide ve IŞİD'in hedefi de terör yaratmaktan çok, laik yapıları püskürtmekti...
Ve işte Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yılına girilmesine bir ay kaldı...
Ne ilginçtir ki, geçen yıldan başlayan "yeni anayasa" tartışmaları tam da cumhuriyetin 100. yılının kutlanmasına kısa süre kalmışken pervasız çıkışlarla, beklentilerle zirveye ulaştırılırken, muhalif siyasetin büyük bölümünün tehlikeli gidişattan sanki haberdar olmaması (!!!), tepkisiz kalması kahredici...
İşte bayrakla, cumhuriyetle Atatürk'le, laiklikle büyük sıkıntıları olan Hizbullah uzantılı HÜDA PAR, Meclis'te Anayasa'nın değişmesini bekliyor...
AKP derseniz, kadroları ile buna çoktan hazır...
Sözde ittifakla CHP'nin içerisine sızdırılan DEVA, Saadet ve GELECEK adlı partilerin cumhuriyetle kavgalarını ise herkes biliyor...
Bu grubun içerisinde Türklük kavramına da direnenler oldu ki, bu söylemlerin CHP içerisinde yuvalanarak ifşa edilmesi ise dehşet vericiydi...
Ve geride kaldı, kendi çıkarları için HÜDA PAR’la iş birliği yapabilecek kadar savrulan PKK yanlısı HDP, yani "Yeşil Sol Parti..."
Onlar da Anayasa değişsin, ülke federasyonlara bölünsün de, ne olursa olsun beklentisinde...
Peki; Türklük kavramının, Türk Bayrağı'nın hedef olacağı Anayasa değişikliğinin en önemli hedefinin ise laiklik olduğunu başta CHP, İYİ Parti ve MHP ne zaman fark edecek, kararlı bir direnci ne zaman oluşturacaklar acaba?..
İşte kuruluşunu dün ilan eden, aralarında gazeteciler, yazarlar, akademisyenlerin de bulunduğu "Laiklik Meclisi" adlı sivil toplum yapılanması da bu sorulara yanıt arıyor?..
O halde cumhuriyetin geleceği için yaşamsal soruyu tekrar soralım;
AKP'sinden DEVA'sına, Saadet'inden GELECEK Partisi’ne, HÜDA PAR'dan HDP'ye kadar "asıl hedef"iniz laikliği ortadan kaldırmak mı?..
Peki, "Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağına, Anayasa'ya sadakatten ayrılmayacağına" Meclis'te kimler "namus ve şeref" üzerine yemin etti acaba?..