Devlet ve sosyal demokrasi

Siyaset tarihine bakarsak, siyasi konjonktürü ekonomik ihtiyaçların belirlediğini görebiliriz...
Özellikle Avrupa’da sağ partiler veya sol partiler birkaç dönem iktidarda kalıyor... Sonra yer değiştiriyorlar. Bu gerçeği bu sene İspanya’dan önce, Almanya ve Yunanistan’da da gördük.
Avrupa’daki sağ ve sol partilerin hepsi çözümü piyasa ekonomisi içinde arıyorlar... Yani ortak yanları, sorunları piyasa rekabet düzeni içinde çözmek istiyorlar... Ancak uyguladıkları makro politikalar ve sosyal sorunlara yaklaşımları farklı oluyor.
Sağ partilerin iktisat politikalarına temel yaklaşımı istikrar ve büyüme öncelikli politikalardır. Ancak bu partiler istihdamı işsizlik sorununu ve gelir dağılımı sorununu ikinci derecede görmektedirler.
Sağ partiler birkaç dönem iktidarda kaldığında, toplumda gelir dağılımında adalet, işsizliğe çözüm, eğitim ve sağlık harcamalarının artırılması gibi sorunlar ağırlık kazanıyor... Ve sosyal demokrat partiler iktidara geliyor...
Türkiye’de çok uzun süredir sol partiler tek başına iktidar olmadı... Bu nedenle, gelir dağılımı aşırı bozuldu... Devlet fakirden vergi alıp, zengine reel faiz pompalayan bir emme basma tulumbaya döndü... İşsiz sayısı 6 milyonu geçti.
Nihayet Türkiye’de siyasi iktidarlar ekonomik krizlerde, banka ve şirket kurtarmak için önlem aldı... Buna karşılık, ne 2001 yılında ve ne de bugün halktan, çalışandan yana hiçbir çözüm getirmedi. Getireceğe de benzemiyor.
Türkiye’de işsizlik ve gelir dağılımı sorununa temel çözüm, uygulanmakta olan makro politikaları değiştirmektir. Bunun için de, sosyal demokrat politikalar gerekiyor. Mevcut iktidarın ekonomik anlayışı, aç insanlara iş bulmak değil, bazılarına erzak dağıtarak, bire bir oy toplama stratejisi üstüne kurulmuştur...
Sosyal demokrat bir yönetimin de teorik kalıplardan kurtulup Türkiye gerçeklerine uyan bir “sosyal devlet” anlayışı benimsemesi gerekmektedir. Şimdiye kadar Türkiye de sosyal demokrasinin önünde engeller olmuştur.
1) Türkiye de sol her zaman kavram karmaşası yaşamıştır. O kadar ki fertlere mülkiyet hakkı tanımayan Marksist sol ile, tersine mülkiyet hakkını temel hak olarak gören ve aynı anda kamusal çıkarları da gözeten sosyal demokratik sol yaklaşımı, aynı kefeye konulmuştur.
2) Sosyal demokrat anlayışın devlete bakış açısı da farklıdır. Çağdaş sosyal demokrat anlayış çerçevesinde, muhafazakâr katı bir devlet anlayışı yerine, insan odaklı bir devlet anlayışı öne çıkmıştır.
Örneğin, devletin otel, lokanta, imalat gibi işlerle uğraşması, yolsuzluğun artmasına neden olmuştur... Devletin bu gibi özel faydası olan işleri yapması doğru değildir. Buna karşılık yarı kamusal hizmetler olan eğitim ve sağlık hizmetlerinin piyasa tarafından yapılması doğru değildir. Bu hizmetler insani hizmetlerdir ve ülkenin geleceğini tayin edecektir. Devlet tarafından yapılması gereklidir.
Doğal tekeller ve altyapı gibi yatırımlar, tüm ekonomiye altyapı hizmeti ve girdi verdiği için yine devlet tarafından yapılması gerekir.
AKP, bu anlamda devleti zayıflattı. Devletin ekonomi içindeki payı optimal düzeyin altına indi. Bu nedenledir ki, Türkiye bir krizle savaşamıyor ve bir kriz yönetimi sergilemekten uzak kalıyor.

Yazarın Diğer Yazıları