Devlet nerede

Ülkemizin belli bölgesi ve metropol illerine bakıldığında tam bir ayaklanmayla karşı karşıyayız. Öyle ki olaylar olayları izliyor. Her gün yeni bir bahaneyle oluşturulmuş eylem türü sürece dâhil ediliyor. Yapılan daha da radikalleşerek mala ve cana zarar verir hale geliyor.
Çıkarları uğruna pireyi deve yapan yöneticilerle, malum medya olaylara bir kılıf bulmak suretiyle halkı uyuturken, bu yaptıklarıyla da ülkenin bölünmesinin önündeki engelleri bir bir ortadan kaldırarak hedeflerine biraz daha yaklaşmış oluyorlar.
Tüm bu olanlar kamuoyundan saklanarak, sürdürülen çözüm sürecini baltalamaya çalışan birkaç radikalın işi diye sunuluyor. Olanlara tepki gösteren vatandaşlara ise korkulacak bir şeyin olmadığını, dahası her şeyin devletin kontrol altında olduğu telkini yapılıyor.
Söylenenlere bakıldığında, yapılanlar ise geçmişi hatırlatıyor. 1980’in eylülünde düdük çalıp da her görüşten insanlar toplanıp taş medreselere yerleştirildiğinde, göğsünü bu vatan için siper edenlere “size mi kaldı vatanı kurtarmak. Devletin polisi var, jandarması var” denmişti. İşte o günlerde de bugün olduğu gibi komünistler jandarmayı ve polisi kışlasına kapatıp, kendini dahi koruyamaz hale getirmişti. Şimdi ise aynısını bölücüler yapıyorlar.
O gün ülke için şehit düşüp, gazi olan civanmertler vardı da ülke korunmuştu. Bugün o civanlar olmadığına göre, dahası ülke yöneticilerinin makam hırsı uğruna bölücülerin istekleriyle güvenlik güçlerini hapsettiği düşünülünce bölünme kaçınılmaz bir hal alıyor.
Yaşananlara ve devletin duyarsızlığına bakıldığında, yürekleri ağza getiren, kan akması ve canlara neden olduğu ortaya çıkmaktadır. Neymiş, kalekol yapımı durdurulsun. Neden? Ülkede karakol yalnız o bölgede mi kuruluyor? Amaç bölgede otorite benim, güvenliği ben sağlarım.
Eğer bölgede güvenlik olmazsa, halka baskı daha da artırılıp, istenilen yaptırılacak. Kaçakçılık serbest hale getirilerek, uyuşturucu ve akaryakıt kaçakçılığından örgüt ve baronlar maddi güçlerine güç katacak. İnsanlar daha rahat silahlandırılarak, gelecekte kurulması düşünülen komünist bir Kürt devletinin önü açılıp, mali desteğe kavuşmuş olacak.
Sadece kalekol yapımı protestosuyla kalınmayıp, eylemlerin çeşitlendirilmesi ile halk kışkırtılarak yeni taraftarlar kazanılacak. Çiftçilerin elektrik borçlarımız silinsin kalkışması da bunlardan biridir. Hani bunlar elektrik parası ödemezler, devlette onlardan alacağını da bizlere yükler ya bunun da bize yüklenmesi isteniyor. Sanki bunların dışındaki çiftçiler elektrik kullanmıyor veya kullanıyorsalar da borçlarını ödemiyorlarmış gibi.
Yol kesip güvenlik güçlerine ateş açarak yapılan eylemleriyle de adeta güç gösterisi yaparak bizler her istediğimizi yapar, sonucunu da alırız demekteler. Bu güç gösterisiyle kamuoyu üzerinde baskı kurarak, bakın sizin güvenlik güçleriniz bir şey yapamaz diyerek, halkı korkutarak paniğe neden olmak hedeflenmektedir.
Olayları metropollere indirerek biz her yerde varız, olduğumuz her yerde de istediğimizi yaparız mesajı verilmekte. Yakılan araçlar ve halkın mallarına verilen zararla da ülkeyi mali yönden çökerterek zayıf düşürülmesi planlanmaktadır.
Çocuklar kaçırılarak, geleceğin ordusunun oluşumunun temellerini atmak. Hazır olunduğunda ise Ukrayna’daki gibi isyan çıkararak destekçilerinin yardımıyla da devlet kurmaktır. Tüm bunların yanında dağa çıkardıkları kız çocuklarıyla hayvani duygularını tatmin etmek yatmaktadır.
Ülkede tüm bu planlar yapılıp uygulanırken, milletten yetki aldığını söyleyerek ülkeyi yönettiğini iddia edenlerin suskunluğu bunları cesaretlendirip güçlenmelerine vesile olmaktadır. Seçimlerde kazanarak başta kalıp şaşaalı yaşamayı sürdürerek gün geçirmeyi düşünenler ise millete en büyük kötülüğü yapmaktadır.
“Analar ağlamasın, kan akmasın” diye yola çıkanlar, meğer bölücülerin analarının ağlamamasını ve kanlarının akmamasını kast ederlermiş. Yoksa yaralanan güvenlik güçlerinin ve şehit edilen korucular ile vatandaşın kanı akmaya devam ediyor. Bunların anaları ve kaçırılan çocukların anaları bağırlarını döverek gözyaşı dökmeye devam ediyor.
Kendi emrindekileri koruyamayan makam sahiplerinin bizleri koruyamayacağı anlaşılmıştır. Alınan ahlar, onları seyrettikleri akan kanda boğacaktır. Siyasiler millet parasıyla millete zulüm etmenin hesabını elbet bir gün vereceklerdir.
Sizler, milletin nerede bu devlet diye sormayacaklarını mı sanıyorsunuz? Atalarımız ne demiş “keser döner sap döner, bir gün hesap da döner.” Kimse bu milleti aptal yerine koymasın.

Yazarın Diğer Yazıları