Devlet hafızası sıfırlanır mı?

17/25 Aralık yolsuzluk operasyonları ardından sahnelenen cambaza bak sirkinde halkın gözü boyanıyor! Vatandaşın sadece cebi boşaltılmıyor aynı zamanda hafızası da siliniyor. Devletin önemli birimlerinde nelerin yok edildiğini anlamak isterseniz, internette kurum adının yanında “veri ve silindi” kelimelerini aratarak durumun vahametini görebilirsiniz. İleride arama motorlarındaki bu izler silinirse biz de ak pak bir geçmişe kavuşuruz!
2007’de “Yeni Türkiye”nin kurulacağı önce Graham Fuller ardından da yerli istihbarat borazanları tarafından ilan edilmesiyle birlikte demokrasinin ve devletin en önemli kurumlarında yıkım projeleri uygulamaya geçirildi. Genel sekreterliğine sivil atama yapılmasına rağmen hükümet MGK’nın Ağustos 2004 toplantısında benimsemediği kararların altını imzalamasına rağmen, zamana yayarak sulandırıyordu. Bunun üzerine iktidar partisine 2008’de kapatma davası açılarak gözdağı verildi. Lakin Nietzsche’nin deyişiyle, öldürmeyen darbe daha da güçlendirecekti.
Bu aşamada darbeleri sivil iktidara haber vermemekle meşhur MİT devreye sokuldu. MİT, Yeni Türkiye’nin manifestosunu yayınladığı halde, asker ve sivil otoritelerin arasına sıkıştığı için pasif beklemedeydi. Ümraniye (Ergenekon) davaları açılırken saçma sapan birkaç raporu mahkemeye göndererek süreçte rol üstlendi. Askeri vesayet döneminin kapanacağı görülünce, istihbarattaki derin odak sivil otorite şemsiyesine sığındı. Şemsiye yıkılırsa ortada kalırız korkusuyla direğe sıkı sıkıya yapıştırlar.
Çözüm/çözülme ve Arap Baharı/hazanı operasyonlarındaki başarısızlıkların yan etkileri Anadolu’ya da sıçramıştı. Kontrolsüz yangın evimizi de yakıyordu. Üstelik uluslararası güçlere göstere göstere yapılan kara para ticaretini de yüzlerine gözlerine bulaştırmışlardı. Süper güçler ya elimizdeki belgeleri açıklarız ya da kurtlar sofrasında aslan payını alırız mesajını ilettiler. Şimdi hesaba çekilme korkusuna kapıldılar. Uluslararası mahkemelerde, tahkim kurumlarında yargılanırken belgelerin ortaya saçılma ihtimali var. Fakat pay isteyen o kadar çok ki, topladıklarının hepsini verseler yine de talepleri karşılayamazlar!
İran, pisliğe bulaşan kendi derinlerini yargılayıp tasfiye ediyor. AKP iktidarı ise şimdilik direniyor. Yolsuzluk davalarının görüleceği demokratik ortamı ortadan kaldırma telaşına düştüler. İktidar, hesap sorarsanız tüm bölgeyi yakarım mesajını dünyaya veriyor. Süper güçler de sözde Ermeni soykırım tezi ile ilk karşı hamleyi gerçekleştirdi. Hükümetin elindeki son koz ise ya komşularla savaş, yahut içeride iç çatışma... Seçimleri yaptırtmamak da masadaki seçeneklerden.
Bir gün tutulan notlar, kara kaplı defterler açılacak ve davalar yeniden görülecek. Bunu bildikleri için de devletin tüm kurumlarına yıldırma ve silme operasyonları düzenliyorlar. Geçmişe ait kayıtların tutulduğu Emniyet, Jandarma ve MASAK’a, telefon ve elektronik iletişim verilerinin saklandığı TİB’e, altın, döviz ve fon trafiğinin uğradığı banka ve sermaye piyasası kurumlarına ve delillerin incelendiği TÜBİTAK’a operasyon üzerine operasyon çekiliyor. Hukuksuzluklara itiraz edecek tüm personel paralel ilan edilirken yolsuzlukları aklayacak müfettiş, banka müdürü, savcı ve bakanlar ise hem dokunulmazlık zırhına alınıyor hem de ödüllendiriliyor. Durumdan vazife çıkaran diğer kurumlar da kozmik arşivlerini siliyor, belgeleri yakıyor ve hard disklerini söküyor.
Hafıza silme operasyonuna bir şekilde şahitlik edenler ise ya hapse gönderiliyor yahut emekliye sevk ediliyor. Son olarak 1. sınıf emniyet müdüründen 1150’si yani 2/3’ü kadrosuzluk nedeniyle görevden el çektirildi. Tasfiyelerin daha alt rütbelere çekilerek bu rakamın 3 bin 500’ü bulacağı belirtiliyor. Anlayacağınız yakında devletin hafızasının silindiğini hatırlayan kalmayacak! Yandaşlarını çay lekeli belgelerle oyalarken kendileri için sözde dini motifli lekesiz bir emniyet kurguluyorlar.
Aslında başkanlık filan değil, hafızasını yitirmiş şaşkınlık rejimi istiyorlar. Denetlenmeyecekleri, hesap vermeyecekleri ve yargılanmayacakları bir saltanat istiyorlar. İstedikleri ihaleleri ve tavizleri vererek dış güçleri bir şekilde susturabilirler. Asıl korkuları, susturamayacaklarını bildikleri milli vicdan ve dinamikler. Şimdi diledikleri kadar muhalefet aleyhine kasetler hazırlasınlar, ihaneti gören asker, jandarma ve polise operasyonlar düzenlesinler hepsi bir yere kadar! Korkunun ecele faydası yok, er ya da geç hesap vereceksiniz. Hesabı ötelemek sadece ödenecek faturayı yükseltir. Kasalardaki, kutulardaki, dosyalardaki kayıtları silseniz bile nereye kadar. Daha şimdiden vicdanlarda mahkûmsunuz!

Yazarın Diğer Yazıları