Devlet değil, AKP bürokrasisi (II)

Dünya Bankası, ülkelerde iş yapma kolaylığı raporunda Türkiye’nin ciddi iş yapılacak ülke konumundan çıkmaya başladığı yer aldı. Bu raporda nedenleri de sıralandı. Dünkü yazıda bu nedenlerden “inşaat izinlerindeki zorluğu” imar mevzuatı açısından değerlendirmeye çalıştım.
Bu zorluklardan ikinci sırada yer alan, istihdam zorluklarını da bugün değerlendirmeye çalışacağım.
Gerçekten Türkiye’de işçi istihdamı
ise çıban başı haline geldi. İstihdamla ilgili sorunlar, hem işçiyi vuruyor, hem üretimi vuruyor...
Bunun temel nedeni, istihdam üstündeki vergi ve primlerin yüksek olmasıdır. Bir işçinin işverene maliyeti 1000 lira ise, bunun ancak 590 lirası işçinin eline geçiyor. 410 lirası vergi ve prim olarak kesiliyor.
Bu şartlarda, işverenler işçi alırken anlaşıp, işçiyi asgari ücretten gösteriyor... İşçiye ise anlaştığı ücretten ödeme yapıyor. İşvereni suçlamak doğru değil. Çünkü çalışanların yüzde 45’i de sigortasız çalışıyor. Bir işletme, sigortasız işçi çalıştıran başka firma ile nasıl rekabet edebilir?
İstihdam yükü, yüzde 41’den AB ortalamasına, yüzde 25’e düşürülse kayıt dışı istihdam azalır... İşletmeler, gerçek ücret üzerinden bildirim yaparlar. Devletin geliri azalmaz... Tersine artar.
Kaldı ki, istihdam yükü yatırımlarda daha pahalı olmasına rağmen, sermaye yoğun yatırımların tercih edilmesine neden oluyor.
Küreselleşme en fazla işçiyi vurdu. Sermaye hareketleri alabildiğine serbest, işçi hareketi yasak olduğu için sermaye ya ticaret sektörünü tercih ediyor veya sermaye yoğun, teknoloji yoğun üretim tarzını tercih ediyor. Bu nedenle tüm dünyada işsizlik oranı yükseldi. Türkiye’de ise yapışkan işsizlik var. Örneğin TÜİK, mevsim nedeniyle işsizliğin en düşük aylar olduğu, Mayıs-Haziran-Temmuz ayları işsizlik oranını, yüzde 13 olarak açıkladı. Geçen sene, aynı dönemde 2 milyon 297 bin olan dar anlamda işsiz sayısı, bu sene bir milyon artarak 3 milyon 269 bine yükseldi.
Haziran ayında iş aramayıp işe hazır olanları da katarsak, gerçek işsiz sayısı 5 milyon 117 bin kişiye çıkmaktadır.
Öte yandan, işçiler de çalışma koşulları, istihdam gibi koşullara öncelik vermek yerine, siyasi bakış açısına öncelik veriyorlar. Bu nedenledir ki, TÜRK- İŞ, HAK-İŞ ve DİSK olarak üç konfederasyon var.
AKP İktidarı, işsizlik ödeneği ve işsizin beceri kazanması için kurulmuş olan, İşsizlik Fonuna el koydu. İşsize kolay kolay ödeme yapmıyor. Çünkü bu fonların bir kısmını ve nemalarının önemli bir kısmını bütçeye aktarmak için yasa çıkardı.
Yine, bir işten tüm yasal haklarını alıp ayrılan bazı işçiler, işsizliği istismar ediyor. Mahkemelerde izin parası almadım şeklinde iddialarda bulunarak yasal boşlukları istismar ediyor. Kendisi gibi olanlarla dayanışma sağlıyor. Hukuk düzenini bozuyorlar. Bu gibi istismarcılarla, bizzat diğer işçilerin ve sendikaların uğraşması gerekiyor. Daha da önemlisi, Hükümet işçinin hakkını yiyor, işsizlik fonunu kullanıyor, ancak istihdam sorunlarını işçi ve işverene bırakıyor. İstihdam sorunlarının altyapısı olan mevzuatın değiştirilmesi gerekiyor.

Yazarın Diğer Yazıları