Devlet, Başbakan’ın özel malı mıdır?

Başbakan Erdoğan, “Devlet eliyle tiyatro olmaz... Hem maaş alıp, hem eleştiremezsin” dedikten sonra tiyatroları özelleştireceğini söyledi. Ayrıca, gelişmiş ülkelerde devlet eliyle tiyatro olmadığını da ilave etti.
Bu sözde üç fahiş yanlış var...
1) Tiyatro, özel mal ve hizmet niteliğinde değildir. Bir kültürel hizmettir.
2) Sayın Başbakan maaşları cebinden vermiyor. Maaşların finansmanı halkın vergileri ile yapılıyor. 3) Türkiye gelişmiş ülke değil, gelişmekte olan ülkedir.
Tiyatro ve opera, bir toplumun sosyal ve kültürel gelişmesinde en etkili araçlardan birisidir. Bunun içindir ki Osmanlı İmparatorluğunun son zamanlarında bu ihtiyaç anlaşılmış ve bu nedenle Darülbedayi kurulmuştur.
Darülbedayi, Türkiye’de Batılı anlamda tiyatronun gelişmesinde önemli bir değişimi sağlayan, Osmanlıdaki ilk konservatuvar kurumudur.
1914’te İstanbul Şehremini -Belediye Başkanı- Operatör Dr. Cemil (Topuzlu) Paşa kentin medenileşmesi için birçok yenilik yapmaya karar verir. Hayata geçen projeleri arasında Batılı anlamda bir müzik ve tiyatro konservatuvarı kurmak vardır. Bu önemli projeyi gerçekleştirmek için Paris’ten çok önemli bir tiyatro yönetmeni ve yöneticisi Andre Antoine İstanbul’a davet edilir.
Atatürk de “Tiyatro bir memleketin kültür seviyesinin aynasıdır” demiş ve bu faaliyete devam edilmesini istemiştir.
Başbakan tartışmasında, tiyatroyu yenilen, içilen, tüketilen bir hizmet gibi görüyor. Yani ayakkabı, elbise gibi özel bir mal olarak görüyor. Sosyal tarafını, toplumsal kültüre katkısını ve sosyal gelişmeye etkisini atlıyor.
Nasıl ki eğitim özel bir mal ve hizmet değilse, tiyatro da özel bir hizmet değildir. Hem özel faydası, hem de topluma sosyal faydası vardır.
Yarı kamusal özelliğe sahiptir. Yarı kamusal maldır. Bu nedenle devlet tarafından, toplumun kültür düzeyini, bilinç düzeyini artırmak için, kültürel bir hizmet olarak yapılmaktadır.
Eğer devlet kamu hizmeti olarak tiyatro için genel bütçeden veya belediye bütçesinden ödenek ayırır ve maaş verirse, elbette ki finansmanı da yine aynı toplum tarafından vergiler yoluyla karşılanıyor olacaktır. Bütün kamu hizmetlerinde durum aynıdır. Eğitimi hem özel sektör, hem de devlet yapıyor. Devlet topladığı vergilerle öğretmene maaş veriyor. Buna karşılık toplum da bedava eğitimden yararlanıyor. Aynı şekilde, devlet opera ve tiyatrolarında da seyircinin ödediğinden daha fazla maliyet, vergi gelirleriyle karşılanıyor.
Başbakan ve hükümet, milletin kendisine, bir seçim süresi için emanet ettiği devlet gelirlerini ve giderlerini idare ediyor. Bunun içindir ki Başbakanın söylediği “Hem maaş alıp, hem eleştiremezsin” gibi bir yaklaşım, toplumun emanetini kötüye kullanmaktır. Tekrar etmek gerekirse, ödenen maaşlar halkın verdiği vergilerden ödeniyor. Sayın Başbakan’ın şahsi mal varlığından ödenmiyor.
Demokrasilerde halkın emanetine saygı göstermeyen ve devleti kendi malı olarak gören siyasi iktidarlar, dikta yoluna girmiş demektir.
Nihayet Türkiye, gerek Birleşmiş Milletler ve gerekse Dünya Bankası sıralamasında gelişmekte olanlar statüsünde bir ülkedir. Temennimiz, ülkemizin, kalkınmayı hızlandırarak, fert başına gelir düzeyini artırarak, demokrasiyi işler kılarak, gelişmiş ülke yapılmasıdır. Ancak şu anda gelişmekte olan ülkeyiz.
Özet olarak; Başbakan’ın tiyatroları özel sektöre devretmek düşüncesinin altında, herkesin bildiği, 19 Mayıs gösterilerini yasaklama, içki içilmesini önleme gibi daha farklı gerekçeler yatmaktadır...

Yazarın Diğer Yazıları