Devlet Bahçeli'nin cevaplayamadığı mektup...

Mektuba, "Bir anneden Devlet Bey'e çağrı" diyerek başlık atmış. Feryadını duyurmak için  MHP Genel Başkanı Doktor Devlet Bahçeli'ye 10 Kasım'da göndermiş. E-posta ile gönderdiği mektuba cevap alamamış. Şaşırdım desem yalan olur!.. Mektubun bir örneğini de bana göndermiş. Raziye Karabey, 63 yaşında emekli araştırmacı. 3 çocuk annesi. Mektubu okuyunca çok etkilendiğimi söylemeliyim. Raziye anneyi aradım; "Sandık dışında  görüş belirtme imkanının bulunmadığı  bir dönemde  isyanımızı bir şekilde dillendirmeye çalıştım.  Doğaldır ki yanıltmadı, ne bir nefes, ne de ses verdi.  Oysa, bırakın diğer sorularımı, sadece ilk  2 sorumu cevaplasa, haftalardır şaşkınlıktan, anlamazlıktan, kaygıdan bitap zihnimiz belki aydınlanırdı biraz" dedi. Raziye annenin Bahçeli'ye yazıp da cevap alamadığı mektubuna aynen yer veriyorum;

"Devlet Bey,

Son yıllarda ülke yönetiminde karşılaştığımız olaylar sık sık Caligula oyununu hatırlatıyor.  Özellikle Caligula'nın atının üzeri siyah bir pelerinle senatör olarak salona girdiği ve senatörlerce saygıyla karşılandığı sahneyi.  Başkanlık hevesi de işte bu absürtlüğü çağrıştıran bir olay.  Niçin mi?  Şöyle:

Çağımızın dünya çapında kabul gören değeri olan demokrasi  nerede başlar? Evde. 'Aile reisi kocadır'  düzeninden 'birliği eşler beraber yönetir'  aşamasına geçtik ve reisliği terk ettik. Doğaldır ki, toplumun en üst düzeyindeki yönetim tarzı, diğer katmanlarına ve aile yönetimine rol model oluşturur.  Kızlarım ve eşimle biz, herkesin katkısıyla oluşturduğu bu aile yapısından hoşnuduz ve tek kişinin karar verip diğerlerinin itaat ettiği aile yapısına örnek teşkil edecek yapılara itiraz ediyoruz.  Sizler ise, Türkiye'ye 70 yıl sonra reisliğin / tek adamlığın tekrar getirilmesine önayak oluyorsunuz.  Tüm başkanlık taraftarlarına ve özellikle size soruyor ve cevap talep ediyorum. 

1. Parlamenter sistemin anayasasına uymayı reddeden, kontrol-denge mekanizmasını çiğneyip geçen erkin, başka bir sistemin yasalarına uyacağını düşünebiliyor musunuz hiç?  

2. O gömlek de dar gelince, yel yepirdek saraya koşup, o sefer hangi yapıyı kotaracaksınız Devlet Bey?

3. Yasalara uymayan erke tek adam gücünü hangi güvenle veriyorsunuz Devlet Bey? Yoksa, Huxley'in Yeni Cesur Dünya'da yüksek sanatı mutluluğa feda etmesi gibi, Yeni Türkiye'de siz de başkan yardımcılığına demokrasiyi feda mı ediyorsunuz?

4. Günümüzün hassas koşulları başkan, hem de güçlü başkan gerektiriyormuş, öyle mi? Fiili başkanlık döneminde Cumhuriyet tarihinin en büyük 'aldanmasına' maruz kaldık ve Cumhuriyet tarihinin  en yakın savaş tehlikesine sürüklendik. Sizler ise hassasiyeti  kendi inisiyatifiyle  yaratacak kadar güce zaten sahip  olan erke, hassasiyeti azaltsın diye  niçin daha fazla yetki  vermeye yelteniyorsunuz?

5. Bu hayati hataların tekrarlanmayacağının garantisi, geleceği mevcut performansından belli bir başkanlık sistemi midir yoksa çoğulcu  parlamenter sistem midir?

6. 'Fiili' başkanlığın 14 yıldır defalarca tekrarlanan 'yanılgılarını/af dilemelerini', siyasi stratejilerde akla ziyan çarklarını, parlamentarizmin aksaklıklarından daha mı az zararsız buluyorsunuz?  Hele bir de bu tek adam uygulamalarının 'yasal' başkanlıkta mevcut dizginden de yoksun, katmerleneceğini öngörünce?

7. Nasıl yapılandırılacağı değil, aslında nasıl işletileceği 'bilinmez' olan bir yapıyı kurma çalışmalarına katılmanızın abesle iştigal olduğunu nasıl olup da görmüyorsunuz? Toplumdan gizli kotarılan bilinmez bir yapıyı öne sürmek yerine, bunca zamandır yetersizliklerinin ne olduğu 'bilinen' bir sistemi rasyonelleştirmek/revize etmek üzerinde çalışmıyorsunuz  Niçin  acaba?

Salt kadınlar açısından ve dolayısıyla sonraki nesillerin yetiştirilmesi açısından baktığımızda da, denetimsiz bir güç modeli,  ancak demokratik ortamda ve henüz yer edinme imkanı bulan kadın haklarının gelişmesine ket vuracaktır. Anneannem, annem, kendim ve kızlarımı yakından izleyen biri olarak, Cumhuriyetin açtığı ne mucizevi bir yolda yürüdüğümüzü görebiliyorum.  Bir erkeğin bu ivmeyi kavrayabilmesi zor. Türkiye'nin demokrasi yolculuğunu ve 39.2 milyon kadının insan olma yolculuğunu geriye döndürmeyi amaçlayan gafillere katılmayın Devlet Bey.

Parlamenter sistemden kaçarken tek adamlığın kollarına atmayın ülkeyi. Akraba-i taallukata ek olarak ata da selam durmak zorunda bırakmayın."

Merak edenler için not; Albert Camus'nün dünyaca ünlü eseri  "Caligula"  Devlet tiyatrolarımızda da yıllarca  sahnelendi. Tiyatroya -tarihe de- meraklı olanlar, olmayanlara anlatsın!.. Özellikle  "Caligula'nın  atı" sahnesini!..

Yazarın Diğer Yazıları