Denktaş'ı çözüm engeli görenler utanıyor mu?
24 Nisan, 2004 Annan Planı referandumunun yıl dönümüdür. Hatırlanacağı üzere Rum tarafı yüzde 75'lik bir oranla Plan'a hayır demiş ve mükafat(!) olarak da Avrupa Birliği'ne üye yapılmıştı. Evet demek için yüreklendirilen, vaat yağmuruna tutulan Kıbrıs Türkü ise yüzde 65'lik evet oyuna karşılık hâlâ daha cezalandırılmakta, ambargo ve izolasyonlarla emperyalizmin dayatmalarına maruz kalmaktadır. Bu gidişe son vermenin zamanıdır.
Türkiye'de yapılan 3 Kasım 2002 seçimlerinin hemen ertesinde, zamanın BM Genel Sekreteri Kofi Annan, emperyalist ABD, AB ve İngiltere tarafından hazırlandığı daha sonra ortaya çıkan, Kıbrıs Türkü'nün sonunu hazırlayacak planı taraflara sunmuştu. Rum tarafı Plan'ı onaylamış olsa, Türk askeri çoktan adayı terk etmiş, Kıbrıs Türkleri olarak da bizler çoktan adı sözde federal ancak özde üniter yapıdaki Rum devletine azınlık olarak yamalanıp yok olmuş olacaktık.
Annan Planı sunulduğunda KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı rahmetli Rauf Denktaş, ABD'de çok kritik bir kalp ameliyatı geçirmiş ve ameliyat sonrası sorunlarla boğuşuyordu. Hasta yatağında Annan Planı'nı Denktaş'a imzalatmaya kalktılar. Denktaş yarı baygın Plan'ı ve Oyun'u reddetti. KKTC'yi sonuna kadar savunmaya and içmiş bizler ve mukavemetçi Kıbrıs Türkü de bu emperyalist Plan'a ilk günden karşı çıktık. Türkiye'de ABD destekli AK Parti iktidara gelmiş ve Plan'ı 'bir adam önde' uygulamaya kararlı adımlar atmaktaydı. Rahmetli Denktaş ve bizlerin, tüm uyarılarına, 'Aman bu Plan Kıbrıs Türkünü yok edecektir, sonumuzu getirecektir' çağrılarına rağmen Ankara'dan gelen cevap 'gidin memleketinizde konuşun, gölge etmeyin' olmuştur.
Kıbrıs sorununu sözde çözmeye yönelik ortaya konan tüm Plan'lar Amerikan icadıdır. 1964 Acheson Planı, Cuellar Belgesi, Gali Fikirler Dizisi, Annan Planı, şimdi ise Guterres Çerçevesi, bölgemizde Amerikan çıkarlarını gözeten sinsi planlardır. Türkiye, Johnson mektubu ve 1974 sonrasında uygulamaya konan silah ambargosu başta olmak üzere birçok vesile ile Amerika'nın çirkin yüzünü görmüştür.
Son dönemde, Doğu Akdeniz'de ve özellikle Kıbrıs etrafındaki petrol ve doğal gaz kaynaklarının çıkarılması konusunda ABD'nin Güney Kıbrıs ile yaptığı iş birliği ve dayanışma, Türkiye'yi ve Kıbrıs Türklerini hedef alan senaryolar çerçevesinde gerçekleştirilen askeri tatbikatlar, ABD'nin desteklediği Mısır-İsrail-Yunanistan-Güney Kıbrıs yakınlaşması önümüzdeki süreçte sıcak krizlere yol açabilecektir. Türkiye yakın zamanda yaşadığı krizle, amiyane tabirle, ABD'nin ne mal olduğunu anlamıştır. Düşmanlık içerisinde olduğunu keşfetmiştir. Erdoğan'ın 'Oyunu gördük, meydan okuyoruz' serzenişi yerindedir ancak oldukça gecikmiş bir çıkıştır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD'nin sinsi yüzünü keşfettiğine göre, önümüzdeki süreçte yeniden başlaması için inanılmaz çaba gösterilen Kıbrıs müzakerelerine gerekli müdahaleyi yapmalı, ABD aklıyla ve telkinleriyle ortaya konan Guterres Çerçevesinin gündemden düşmesini ve referans şartlarının çıkarlarımızı koruyacak şekilde düzenlenmesini sağlanmalıdır. Kıbrıs Türkü'nün ve Türkiye'nin Kıbrıs'taki haklarının Amerikan çıkarlarına kurban edilmesi önlenmelidir. Akıncı'nın izlediği yol yanlıştır ve başarısız olmuştur. Akıncı'nın aklıyla, ben yaptım oldu zihniyetine dur denilmelidir. İki Devlete dayalı çözümden başka yol olmadığı açıklanmalıdır.
Yakın zamanda vefat eden Nobel Barış Ödülü sahibi Annan'ın, Amerika'nın çıkarlarına alet edildiğini ve sunduğu Plan sonrasında adeta günah çıkarmak, Rum tarafının uzlaşmazlığını ortaya koymak için kaleme aldığı Annan Raporu'nun hiçbir zaman gündeme alınmadığını da belirtmemde fayda vardır. Guterres'in ABD'nin bir memuru gibi hareket ederek Kıbrıs gerçeklerini dikkate almadan yazdığı Rapor oynanmakta olan yeni oyunun güzel bir kanıtıdır.
Amaç Türk tarafını masaya çekerek kafalarındaki ödünü almak,Türkiye'yi Kıbrıs'tan ve bölgeden uzaklaştırarak Kıbrıs'a hakim olmak, adayı Elenleştirmektir.
Annan Planı sonrasındaki 15 yıllık süreçte 2. Cumhurbaşkanı Talat yoldaşı Hristofiyas'la çözüme ulaşamamıştır. 3. Cumhurbaşkanı Eroğlu hem Hristofiyas hem de Anastasiaids'le sonuç alamamıştır. "Kıbrıs sorununu çözersem ben çözerim, çünkü Lefkoşa Belediye Başkanı iken Rumlarla 'Lefkoşa'nın kanalizasyon sorununu çözdüm'" diyerek göreve gelen Akıncı da sorunun çözümünü başaramamıştır. Rum-Yunan ikilsinin zihniyeti değişmemiştir. Hedefleri Türk askerinin adadan gitmesi, garantörlüğün iptali, bir miktar toprağı geri almak falan değildir. Hedefleri bu olsaydı Annan Planı'na bundan 15 yıl önce evet demeleri gerekirdi. Rum-Yunan ikilsinin hedefi siyasi eşitliğe dayalı ortak bir devlet kurmak da değildir. Bunların hedefi adanın TAMAMINI ele geçirmek ve YUNAN yapmaktır. Ama Kuzey'de artık Rumun oyunlarına kanacak, 2004'teki gibi yalanlara inanacak bir halk yoktur...