Denge kuru, bir dolar eşittir iki liradır
Bu güne kadar Merkez Bankası başkanları, “bizim işimiz kanunun MB’ya verdiği görev olarak TL’yi korumaktır” şeklinde konuştular ve uygulama yaptılar.
Sıcak paranın kur baskısı yarattığı, TL’nin aşırı değer kazandığı ve bu nedenle de Türkiye’nin dış rekabet gücünün azaldığını, sonuçta cari açığın sürdürülemez olduğunu söyleyenlere karşı MB başkanlarının ve cevapları hazırdı...
Bir... Kura müdahale etmediklerini, çünkü dalgalı kur sisteminde kura müdahale doğru olmaz.
İki... Hem faiz ve hem de kur’un birlikte kontrol edilmesi söz konusu olmaz...
O kadar ki, 2008 ortalarında bir dolar 1.20’nin altına düştü... Aynı yıl Eylül ayında 2003 bazlı Merkez Bankası reel kur endeksine göre TL yüzde 30 değerlendi. Bir dolar, bir lira tartışması başladı. Malum banka iktisatçıları bir doların bir lira olabileceğini savunuyordu. Çünkü onlara göre Türkiye’nin rekabet gücünün düşmesi, cari açığının artması, bu açıkların finansmanı için kamu yatırımlarının, varlıkların ve bankaların yabancıya satılması, özel sektörün dış borçlarının artması önemli değildi.. Bankalar kâr ediyordu ya... Yeterdi.
Son aylarda MB, döviz kurlarında sağlıksız fiyat oluşumlarının ortaya çıkması nedeniyle piyasaya döviz satım yönünde doğrudan müdahale edildiğini söylüyor.
Peki 2008 yılında bir doların bir lira yirmi kuruşun altına düşmesi ve yukarıdaki saydığımız maliyetler, sağlıklı fiyat oluşumu nedeniyle mi ortaya çıktı? Elbetteki hayır... Ancak o zaman düşük kur’un enflasyonla mücadelede MB’nin elini güçlendirmesi önemli idi. Düşük kurun getirdiği suni refah önemli idi. Düşük kurun uzun dönemde ortaya çıkacak maliyetleri önemli değildi.
Aslında bu günkü kur düzeyi de sağlıksız değil... Çünkü kur artışına rağmen henüz denge kur seviyesine ulaşılmış değil.
2003 temel yılına göre, TÜFE bazlı ortalama reel kur endeksi 2011 yılının aralık ayında yüzde 109’dur. Reel kur endeksini, Merkez Bankası uzmanları Türkiye’nin en fazla dış ticaret yaptığı ülkelere göre hesaplıyor. Endekste yüzün üstü, TL’nin değerli olduğunu göstermektedir. Yani 2011 sonunda TL halen yüzde 9 daha değerlidir. Sonuçta bu endekse göre 2009 yılı sonunda denge kur seviyesi olarak bir doların 190 kuruş değil, 2 lira 7 kuruş olması gerekirdi.
Merkez Bankası bugünlerde kur yüksek diye müdahale ediyor... O zaman neden reel kur endeksini yaptırıyor?
Merkez Bankalarının aldığı kararlar, piyasayı etkiler. Ancak aynı zamanda MB başkanlarının konuşmaları da piyasayı etkiler. Bunun içindir ki gelişmiş ülkelerde, MB başkanları sık konuşmaz. Her lâfa dalmaz. Buna karşılık bizim MB her gün tutarsız bir lâf ediyor. Piyasalar güven sorunu yaşıyor.
Söz gelimi, MB Başkanı Bursa’daki konuşmasında “Türk Lirası Amerikan Dolarını yenebilir mi?.. Dolar rezerv olarak tutulan tek para... Biz TL olarak 2012 yılında Amerikan Dolarını yeneriz” diyor.
Bir iktisatçı bu sözden, “herhalde 2012’de dünya TL’yi rezerv para olarak dolara tercih edecektir” anlamını çıkarır.
Ancak MB başkanı bu sözüyle TL yeniden değerlenecek ve kur düşecektir. Bunun anlamı TL’nin kazanması değil, kaybetmesidir. Yenmesi değil, yenilmesidir. Çünkü yukarıda söylediğim gibi TL halen daha değerli paradır. Para değerli olursa, ülkenin rekabet gücü azalır. Eğer milli paranın değerli olması iyi bir şey olsaydı, o zaman baskılara rağmen Çin neden parasını değerli yapmak istemiyor?
MB başkanının bu konuşması, o an için piyasada doların bir miktar gerilemesine neden olur... Ancak ülke riski artar... Yabancı sermaye, milli sermaye bundan ürker. Çünkü TL’nin yeniden değer kazanması bu defa cari açığın finansmanını da imkânsız kılacaktır. Reel kriz riski ortaya çıkacaktır.