Demokrasi tehdit altındadır!
Demokrasi özgür ortam, adil şart ve seviyeli propaganda ister. Millet iradesinden ancak şartların eşit olduğu yerde bahsedilebilir. Şartların eşit kılınmadığı yerlerde vatandaş iradesi ortaya çıkmaz.
Bir tarafın her imkânı elinde tuttuğu diğer tarafın kendini dahi ifade etmekten aciz kaldığı yerde herhalde şartların eşit olduğu söylenemez.
Televizyonların tamamına yakınının neredeyse yirmi dört saat iktidar yanlısı adayların propagandasının yapıldığı bir yerde muhalif adayların kendilerini ve projelerini ifade etmeleri mümkün olmaz!
Yetmiyormuş gibi bunların üzerine bir de eklenen gerginlik, öfke ve kızgınlık bir sarmal gibi siyaseti çepe çevre sarmıştır. Bu durumda siyaset değil liderler, projeler değil tehditler ve meydan okumalar gündeme egemen olmaktadır.
Daha üretken, gelişmiş, verimli ve kalkınmış bir ülkenin nasıl oluşturulacağı kimsenin umurunda bile değildir. Seçim meydanları büyük projelerin ilan edildiği, ülkenin önünün nasıl açılacağına yönelik stratejilerin konuşulduğu bir platform olmaktan çıkmıştır.
Öyle görülüyor ki Türkiye'de siyaset ötekileştirerek, kamplaştırarak, kutuplaştırıp gererek siyasi sonuç devşirmeye çalışıyor.
Bir tespit!
İYİ Parti Samsun İl Başkanlığı, Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na AK Parti'nin mitinginde yapıldığı gibi 10 Mart 2019 tarihinde yapılacak kendi mitinglerine de katılımın sağlanmasını kolaylaştırmak için ücretsiz toplu taşıma aracı tahsisi talebinde bulunur. Buna karşın Samsun Büyükşehir Belediye Başkanlığı "Kurumumuz tarafından benzer bir hizmetin T.C. Cumhurbaşkanlığı makamına sağlanmakla yetinildiği, bunun haricinde talep konusu hizmetin herhangi bir siyasi parti il başkanlığına verilmesinin yerinde olmadığı" şeklinde bir cevap verir.
Başkanlığın bu cevabi yazısı siyasetin asimetrisi konusunda net bir tespittir.
Herkes eşit ama iktidar partisi daha da eşittir!
Yalnızca kamu araçlarının tahsisi konusunda değil her alanda cumhurbaşkanının partisi olan AK Parti, diğer partilerden seçimlerde daha avantajlıdır. Bu gerçek, iktidar partisinin eşitler arasında birinci duruma geldiğinin kanıtıdır.
Cumhurbaşkanının siyasi partilerin miting meydanlarına çıkıp konuşması bu anlamda yalnız Cumhurbaşkanının değil devletin de topyekûn seçime girdiğinin kanıtıdır.
Bu durum milletin iradesinin gerçek manada ortaya çıkmasını engellemektedir. Hem partinin hem devletin aynı elde olması parti devletine giden yolu açmaktadır.
Bu durum tek partili sistemin bir başka biçimde geri dönmesi anlamına gelir. Zira gerçekte çok parti var ama uygulamada dominant olarak iktidar partisi bulunmaktadır.
Şartları eşit olmayan partilerin seçim kampanyalarının milletin iradesini etkileme kapasiteleri de farklıdır.
Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi bu uygulama ve anlayış içinde resmen demokrasiyi tehdit etmektedir.
Akşener ve Cumhurbaşkanı Erdoğan!
Meral Akşener'in bir seçim konuşmasında kullandığı ifadeler nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan suç duyurusunda bulunmuştu. Buna karşın Akşener "Bu ayrıştırıcı dile son vereceksiniz. Siyaseti adaylar üzerinden, onların projeleri çalışmaları üzerinden değerlendirin." Demişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Mahkemede hesaplaşacağız. Fakat hanımefendinin kaçacak deliği de yok. Çünkü o milletvekili de değil. Onun hesabı ağır olacak." Dedi.
Akşener de "Ben 28 Şubat'ın tanklı-tüfekli paşalarından korkmamışım da, zamanında onlardan korkanlardan șimdi niye korkayım?" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan; "Ödeyeceksin. Ortağın hesabını ödüyor. Birileri şu an cezaevinde süre dolduruyor. Aynı yola sen de düşebilirsin." Cevabını verdi.
Bu sözler Türkiye'de siyasetin nerelere evrildiğini gösteren kanıtlardır.
Her şeyden önce belirtmeliyiz ki tehdit, korkutma ya da gözdağı siyasetçi tavrı değildir.
Öyle görülüyor ki projelerin, işlerin, kalitelerin, enerjilerin ve düşüncelerin yarışacağı seçimler Türkiye'ye bugün için çok uzaktır.
Demokrasilerde siyasete balans ayarını, kudret elitleri değil halk verir.
Yaşananlar, Türkiye'de asimetrik siyasetin gerçek olduğunu, demokrasinin de tehdit altında olduğunu göstermektedir.