Demokrasi bloke edildi

ABD’de Freedom House 2013 Dünya Endeksi’nde, Türkiye kısmen özgür ülkeler sınıfında yer alıyor. Bu kuruluş özgür ülke standardı için, politik haklar ve sivil özgürlükleri kriter alıyor. Öte yandan Hükümetin Gezi eylemlerine karşı tutumu, tüm dünyadan tepki aldı. Oskar ödüllüler ve dünyaca tanınan sanatçılar Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a Gezi Parkı protestoları sırasında gösterdiği tutumu kınamak üzere bir mektup yazdı.
Demokratik seçimlerin yapıldığı bir ülke neden anketlerden kısmen özgür ülke olarak çıkıyor? Çünkü Türkiye’de siyasi partiler ve siyasi parti başkanları demokrasiyi tutsak etti. Başta ön seçimler olmak üzere halkın yönetime katılımını sağlayacak demokratik yolları tıkadılar.
Gerçekte ise iktisadi kalkınma iddiasında olan bir ülke, önce demokrasiye geçmelidir. Politik haklar ve sivil özgürlükleri talep etmelidir. Zira demokrasilerde bireylerin yönetime katılması, iç dinamiklerin daha aktif olmasını sağlamakta ve sinerji yaratmaktadır. Mülkiyet haklarının demokratik sistem tarafından garanti altına alınması yatırım risklerinin azalmasına ve teşebbüs ruhunun yeşermesine neden olmaktadır.
İdeolojinin de insan refahına hizmet etmesi için, önce demokratik karakterde olması gerekir. Aksi halde insanlığı fakirlikte eşitleyen sistemler ortaya çıkar. Dünyanın yaşadığı Marksist düzenlerde, demokrasi öncelikli amaç olmamıştır. Bunun yanında, her şeyi piyasaya bırakan anlayışı da monopolleşme, oligopol yapılar ve spekülasyonun hakim unsur olmasına ve kendi kendini yok eden bir rekabet düzeninin doğmasına yol açmıştır. Hatta daha da ileri gidilerek küreselleşmenin de katkısı ile siyasi oluşumları ve hükümetleri de spekülatif sermaye kontrol etmeye başlamıştır.
Türkiye’ye aksak da olsa demokrasiyi CHP getirmiştir. Bugün de tam demokrasiye geçmenin önünü CHP açmalıdır. Ne var ki yerel seçimler nedeniyle CHP genel merkezinin, ön seçim yapılmayacağını açıklaması, demokrasiye vurulan yeni bir darbedir.
CHP “Adaylarımızı seçimden 9 ay önce sunacağız. Hakimlerin denetiminde ön seçimle aday belirleme ancak seçimden 2- 3 ay önce mümkündür. Bu nedenle ön seçim yapılamıyor. Tüm adayları genel merkezin tayin etmesini zorunlu oluyor” diye açıklama yaptı.
Bu tür bir yaklaşıma, halk literatüründe “Özrü kabahatinden büyük” olarak bakılır. Bir başka şekilde de “Ön seçim yapmamak için, demokrasiyi ve yasaları askıya almak” denir.
Gerçekte ise yasal olarak seçim takvimini, yüksek seçim kurulu belirler. İstifaların tarihini belirler. CHP’nin belirlemesine itirazlar ve yargıya başvurular olursa parti içi sorunlar tırmanır..
Kaldı ki adayların şimdi belirlenmesi yerine aday adayları kendilerini tanıtsa, proje yarıştırsa ve sonra da delege Hakim nezaretinde bunlardan en iyisini seçse daha iyi olmaz mı? Dahası bunların eğitimini kim yapacak? Söz gelimi bir üniversite profesörü merkezden birkaç kişinin tayin ettiği adaylara, demokrasi dersi nasıl verecek? Yine Kılıçdaroğlu herhangi bir vatandaşın “CHP Gezi eylemlerinden hiç mi demokrasi dersi almadı” sorusuna muhatap olursa nasıl cevap verecek?
Yerel adayların belirlenmesinde demokratik yolları tıkayan ve parti tabanını dışlayan bir genel başkanın Başbakan’a diktatör deme hakkı var mı? Bu nedenledir ki bir duayen gazeteci “Kılıçdaroğlu Başbakan’ın panzehiridir” demişti.
Parti bugünkü bir belediye başkanını yeniden aday göstermezse, bu belediye başkanı 9 ay nasıl çalışacak? Moral bozukluğu ve yerel hizmetlerin aksaması partiye zarar vermez mi?
Demokrasi açıklık rejimidir. Halkın katılımı esastır. ‘Halka rağmen halk için’, çok gerilerde kaldı... Yoksa demokrasiyi bloke edenlerin, halkın bilmesini istemedikleri gizli bir gündemleri mi var?
Not: Önceki gün yapılan MYK toplantısında başvuru tarihinin 2 Eylül’e uzatıldığını öğrendik.

Yazarın Diğer Yazıları