Demirel’in hakkı...
Hiçbir dönemde siyaset bu kadar kirlenmemişti. Bu kadar kırılgan olmamıştı. Aslında ülkenin ekonomik ve sosyal sorunlarına çözüm arenası olan siyaset, Türkiye’de bir küfür yarışması haline geldi. Siyaset küfürle eş anlamlı olmaya başladı.
O kadar ki, siyasetin ve küfürün birbirini beslediği bir süreç oluştu. Toplum için söyleyecek lâfı olmayanlar küfürle prim yapmak peşine düştü... Mertçe yarışmayı beceremeyenler kasete sığındı.Komplocu guruplar oluştu. Ayak oyunları arttı. Sonunda kısır döngü oluştu...
Şimdi siyasette yozlaşma kendi kendini besleyen bir süreç haline geldi.Bu süreç ciddi ve şeffaf insanları siyaset arenasından uzaklaştırdı...Siyaset kadrolarında, toplum tarafından yanlışlığı tescil edilmiş insanlar artmaya başladı. Parti içi demokrasinin yokluğu da siyasette yozlaşmayı tırmandırdı.
Aynı zamanda yozlaşma da parti içi demokrasiyi iyice ortadan kaldırdı. Yani birbirini besleyen bir süreç oluştu.
Örneğin AKP’de zaten parti demek Tayyip Erdoğan demektir. Şimdi CHP’nin reklamlarında bir tek genel başkan var. Partilerin tek kişiye bağlanması, genel başkanların günde 3-5 ilde miting yapmaları, ister istemez sinirlerin gerilmesine ve kontrolsüz konuşmalara neden oluyor.
Siyasette yozlaşmayı AKP’nin kaybetme korkusu da tırmandırdı. Zira, bu güne kadarki deneyimler göstermiştir ki iki dönemden fazla iktidarda kalan partiler çok hızlı yıpranıp, kaybediyor.
Başbakanın 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e, “87 yaşında, ayakta duracak hali yok” demesi de siyasette yozlaşmanın son kertesine gelindiğini gösteriyor.
Süleyman Demirel, “Ben siyaset üstüyüm” demekle zaten tarafsızlığını gösterdi. Kaldı ki, Demirel yarım asırlık siyasi hayatında daima birleştirici ve uzlaştırıcı olmuştur.Yani siyaset yaparken de siyaseti yozlaştırmaktan kaçınmıştır.
Kendisi siyaset yaparken, hepimiz çok tenkit ettik. Bu tenkitleri de siyasetin bir gereği olarak ve faydalanılması gereken tenkitler olarak kabul etti.
Türkiye, 1963 sonrası dönem, planlı kalkınma dönemidir. Türkiye en istikrarlı büyümeyi ilk iki planlı dönemde ve Demirel’in Başbakanlığı sırasında yakalamıştır.
Demirel, siyasette de denge unsuru olmuş...Toplumu germekten, karşılıklı suçlamalardan ve özellikle küfürlü siyasetten uzak durmuştur.
Bugün, her vatandaşın kendi hür düşüncesini her zaman ve her ortamda rahatça söyleyeceği bir ortam yaratmalıyız. Bu çerçevede toplum Demirel’in de eski Cumhurbaşkanı olarak daha fazla söz söylemesini ve ülke çıkarlarını savunmasını bekliyor.
İktidar mensuplarının ve özellikle Başbakanın, kendi fikrinde olmayanlara, tenkit edenlere ve farklı konuşanlara karşı daha toleranslı olması gerekir. Ayrıca toplum artık gerginlik ve sorun istemiyor.
Siyasi gerginlik ekonomiyi de daha kırılgan yapıyor. Siyasilerin, Cumhuriyetin değerleri ile kurumlarla rövanş hesabı, siyasette puan getirmiyor...Puan götürüyor.
Örneğin, Ergenekon davasının bu kadar uzaması giderek tepki topluyor. Anketlere göre önceleri halkın yüzde 70’i bu davaları desteklerken, bu gün tam tersi, halkın yüzde 70’i rahatsız oluyor.