Darbe, "garson", tekerrür!!!
Tarihin her açıdan tekerrür edebileceği hep unutuluyor bu dünyada...
Hele Türkiye gibi, ne siyasi rezaletlerden, ne doğal felaketlerden, ne toplumsal şaşkınlıklardan, ne de bireysel ihanetlerden ders alınmayan bir ülkede, tarihi tekerrür ettirebilecek gelişmelerin, tehditlerin ve çelişkilerin her an pusuda olduğu da ısrarla unutuluyor...
Konumuz muhalefet ve yenilgi açısından tarihin ısrarla tekerrür etmesi değil...
İktidar ve seçim zaferlerinin tekerrürü üzerinde de durmayacağız...
Çünkü muhalefet de, iktidar da alıştı artık birbirini besleyen bu ilginç döngüye!..
Asıl konu iktidar ve hele de muhalefetin, cumhuriyet için en büyük tehdit olan muhafazakârlaşma adı altındaki gericilikten bir türlü ders almaması...
AKP'nin "ne istediler de vermedik" diyerek desteğini açıkça itiraf ettiği Fethullahçıların 15 Temmuz 2016'da darbeye kalkışması devlette de, siyasete de ders olmalıydı değil mi?..
Cemaate yönelik operasyonlar devam etse de, müritlerin on binlercesi tutuklansa da, maalesef ne, iktidar, ne de muhalefet tamamen ders alabildi FETÖ'nün darbeye kalkışmasından...
İşte cemaate bulaşmış yüzlerce zat halen bürokrasinin ve siyasetin çelişkili yollarında faaliyetlerine devam ediyor...
Sadece AKP'de değil, birçok partide "FETÖ ile iltisaklı" diye adlandırılan isimler milletvekili ve danışman adı altında da barındırılıyor...
Hele de 14 Mayıs seçimlerinde FETÖ'cülerle fotoğraf çektiren, AKP'den CHP'ye kadar birçok isim listelere konuldu ki, herkes "pes artık" dedi...
Peki, örgütlenmeleri, eylemleri ve beklentileri açısından tarihe tekerrür ettirebilecek tek konu FETÖ'cüler mi?..
FALAKA, CİNAYET, YANGIN...
Gazetelere son aylarda, başta Menzilciler olmak üzere çok sayıda tarikatın güvenlik ve yargı
bürokrasisine sızdırıldığına ilişkin haberler yansıyor...
İnternette kısa bir arama yapınca, hangi tarikatın nereye sızdığını gösteren çok çarpıcı ve ürkütücü belgelere rastlanıyor...
Antalya'da bir tarikat yurdunda Mehmet Sami Tuğrul adlı öğrencinin boğazının kesilmesi, Elazığ'da Enes Kara adlı tıp öğrencisinin zorla tarikat yurduna konulduğu için intihar etmesi yetmezmiş gibi, tarikat ve cemaatlerin cirit attığı Urfa'da da, 12 yaşındaki bir çocuk Menzilcilere ait bir "medrese"de intihar edince, tarih gerici örgütlenmelerden ders alınmadığı konusunda bir kez daha tekerrür etti...
Çünkü Enes'in babası nasıl cemaatten şikâyetçi olmadıysa oğlu Menzilcilerin yurdunda intihar eden baba da "Davacı değiliz" diyebilmiş!!!
Ancak 12 yaşındaki bir çocuğun intiharı sadece Urfa gibi kentlerde, "medrese" adı altındaki kaçak tarikat örgütlenmelerini değil, Adıyaman'ın Kâhta ilçesine bağlı Menzil köyünde gizemli yaralanmalar ve ölüm olaylarını da gündeme getirdi ki, devletin ilgili birimleri başlarını kuma gömmeye devam ediyor... Menzil köyünde yaşananlarla ilgili gazetelere önceki gün yansıyanlar dehşet verici!!!
Yani; yurdun birçok bölgesinde, Süleymancısından Nakşisine kadar kimi tarikat yurtlarındaki cinayet, dayak ve falaka olayları ve de yangınlarda onlarca çocuğun ölmesinden ders alınmadığı anlaşılıyor...
Adana-Aladağ'da 15 Temmuz darbe girişiminden 4 ay sonra Süleymancılara ait yurtta çıkan yangında 12 çocuk ölürken, kamu görevlisi olan sanıklar hakkında ölüme sebebiyet olmak suçundan beraat kararı verilirken, sadece görevi kötüye kullanma suçundan cezalandırılmaları ne çabuk unutuldu?..
Peki, tekerrür açısından tarihe kök söktüren bu vahim olaylara neden mi dikkat çektik?..
İTİRAF, DEŞİFRE, TEHLİKE!..
Ellerine ne geçecekse artık, FETÖ'cüler Kılıçdaroğlu seçimleri kazanacak diye valizlerini hazırladıklarını Twitter üzerinden duyurarak yurda dönüş hazırlığı yapmışlardı!..
PKK nasıl "AKP'ye vereceğiniz her oy bize kurşun olarak döner" diyerek seçimlerin gidişatını değiştirdiyse, FETÖ'cülerin heyecanlı 14 Mayıs bekleyişi de muhalefetin hezimetine katkı sundu...
Cemaat üyelerinin heyecanı sadece memleket özleminden değil, kimi kadrolarının halen deşifre olmadığından da anlaşılıyor!..
İşte daha önceki gün Ankara ve İstanbul merkezli 13 ildeki iki ayrı operasyonda 53 kişinin gözaltına alınması da, cemaatin yeniden kadrolaşma beklentisinin bitmediğini kanıtladı...
Çünkü cemaatle ilgili çarpıcı bir soruşturmanın ilk adımı 2017'de Ankara'da atılmış ama sonuçları henüz deşifre oluyormuş...
"Garson" kod adlı gizli bir tanık, savcılığa giderek bir cep telefonu ve 2 mikro SD kart teslim etmiş...
Kartların içinde örgütün emniyet yapılanmasına yönelik bilgiler varmış...
SD kartların yüzde 30'luk bölümü açılıp emniyetteki FETÖ yapılanmasının bir bölümü açığa çıkarılmış ama yüzde 70'lik kısmı özel programlarla şifrelendiği için ancak
6 yılda çözülebilmiş.
Elde edilen verilerden FETÖ'nün 2000-2016 yılları arasında tuttuğu 16 yıllık dev istihbarat arşivi çıkmış ve 320 bin kişiyi kapsayan liste deşifre edilmiş...
Çünkü 55 bin dosya satır satır incelenirken örgütün sözde üst düzey kripto isimleri de açığa çıkarılmış...
Deşifre sonrası yeni soruşturmaların açılması bekleniyormuş ama asıl soruya gelelim;
Tarikat ve cemaatlerle bunların "medrese" adı altındaki örgütlenmelerinde ve öğrenci yurtları gibi merkezlerinde cinayet, intihar gibi yüzlerce vahim olay yaşanmışken ve FETÖ operasyonları daha düne kadar devam etmişken, devlet sadece bölücü örgütlenmelere değil, gerici yapılanmalara karşı ne zaman uyanacak acaba?.. Darbe girişimi gibi vahim olaylar tekerrür edince mi?..