Danışıklı terör...
Başlığın ne kadar ahlâksızca tedâileri olduğunun farkındayım.. Lâkin siyâsetin ‘şeytanla uzlaşma sanatı’ olduğunu söyleyen düşünürün de ne kadar haklı olduğunu unutmamak lâzım.. Poker masasında bile ahlâkî kriter, kartların hileli dağıtılmaması iken, siyâset.. hele ki uluslararası siyâsetin kartlarının dağıtıldığı masalarda hiçbir ahlâkî kriterin olmaması ‘şeytanla uzlaşma’nın nasıl kuvvetli olduğunun dramatik bir delili... Delili dramatik kılan, akan mâsum kanları... Tek günahları Orta Doğu denilen coğrafyada yaşayan bir anne babadan doğmak olan mâsumların kanları... İktidardakilerin veya kukla kralların ve onların bendelerinin hâricinde bir anne babadan doğduysanız bu coğrafyada ya üzerinize yağan bombaların altında kalırsınız ya da yine o bombaları yağdıran güçlerin kontrolündeki örgütlerin mensubu olarak şehit(!) olursunuz, üzerinize bombalar bağlayarak bir yerde patlatır ve paramparça olursunuz...
Orta Doğu’nun toprakları altındaki bir kara sıvıdır oradaki devletçikleri ve mâsumların kaderini belirleyen... Batı’nın doymak bilmeyen iştahına bir lokmadırlar... Batı petrolü paylaşacaktır.. bunun için coğrafyada istemedikleri kadar kadar iş birlikçileri vardır. Paylaşım için coğrafyada savaş hiç bitmemelidir. Etnik kavgalar yoğunluğunu kaybettiğinde dinî ayrılıklar, mezhep çatışmaları mühimmat deposu gibi hazır bekler. İsminin başında ‘İslâm’ olan ne kadar örgüt varsa silahlandırılır, palazlandırılır.. ortalık kelle avcılarıyla dolar...
Orta Çağ kilisesinin “Herkesi öldürün, Tanrı kendisinden olanı nasılsa tanıyacak ve cennetine alacaktır” fetvâsında olduğu gibi, aynı engizisyon ruhu Orta Doğu’da dirilir ve başları külahlı değil sarıklı avcılar bıçaklarını bilerler.. kelle keserler.. dehşeti artırmak istediklerinde bir kafese doldururlar insanları ve yakarlar, cadı avı partileri düzenler gibi.. yine tatmin olmazlarsa dehşetten, yine bir kafese doldururlar insanları suya batırıp boğarlar, altı okka yaparak uçurumlardan atarak cinâyet fantezileri gerçekleştirirler...
“Kadınlara, yaşlılara, çocuklara, silahsızlara, kendisini ibadete vermiş ruhbanlara, mâbetlere ve sivillere ilişmeyiniz ve esirlere iyi muâmele ediniz...” diyen Peygamberin sözü düşer, cinnet ve vahşet yükselir...
Burası Orta Doğu’dur.. burası geri kalmış İslâm coğrafyalarıdır...
‘Danışıklı terör’ün tüm acımasız sahneleri buralarda çekilir...
Bu sahnelerin çekilmeye başlandığı yeni plato kurt ile kuzunun bin yıldır bir arada yayıldığı bizim ülkemiz toprakları...
Şeytan ile anlaşan siyâsetin yeni senaryosu bu...
Seçim neticeleriyle ortaya çıkan koalisyon tablosu büyük senaryoyu çekmeye engel oluyorsa, ‘danışıklı terör’ senaryosu için “motor, sahne -1-” denir...
Orta Doğu’nun mâsumlarının yerini ‘Mehmetler’ alır, onların kanı akar...
Dünün ‘çözüm ortakları’ kanlı bir kavgaya tutuşurlar ama ‘Mehmetler’ ölür...
Dünün ‘Oslo pazarlıkçıları’ düşman olurlar ama ‘Mehmetler’ ölür...
Dün ‘barışın teminâtı’ olarak pazarlanan HDP, bugün “millî birlik ve berâberliğe kast edenler”in partisi olur ama ‘Mehmetler’ ölür...
Dün “Doğru dürüst Fâtiha okumayı”
bilmeyenlerin milliyetçiliği “ayaklar altına alınır”, bugün tek başına iktidar olabilmek ve o milliyetçiliğin oylarını alabilmek için ‘Mehmetler’ ölür...
Biliyorum.. ‘Danışıklı terör’ başlığı çok vicdansızca tedâiler içeriyor...
Fakat.. fakat ya gerçek buysa...
“Ya gerçek benim gördüğümü sandığım, duyduğumu sandığım, anladığımı sandığım gibi değilse” sorusunun sorulmadığı yerde ne vicdan vardır, ne de ahlâk...