Suriye’de demokrasi yokmuş. Başbakanımız öyle diyor. Sanki Suudi Arabistan’da, sanki Ürdün’de var...
“Kaddafi halkına zulmediyor” diye ordularını toplayıp gittikleri, sözde demokrasiyi ve insan haklarını getirdikleri Libya’da her gün korkunç cinayetler işleniyor. Tıpkı Saddam’ı devirip, devleti yeniden kurdukları Irak’ta işlendiği gibi...
Suriye’yle savaşın eşiğine geldik. Neden? Tayyip Erdoğan’ın dediğine göre, “Beşar halkına zulmettiği, insan haklarına saygı göstermediği ve Müslümanlar katledildiği” için.
Irak’ta yönetim halkına zulmetmiyor mu? Irak’ta insan haklarına saygı mı gösteriliyor? Irak’ta Müslümanlar katledilmiyor mu? Neden sesini çıkaramıyorsun? Çünkü orayı fiilen Amerika yönetiyor. Çünkü orada katledilenler, her gün artan bir şiddetle devam eden zulme maruz kalanların etnik kimlikleri sesini yükseltmene mani oluyor... Çünkü bugün Irak’ta hiçbir kural tanımadan katledilenler Türkmenler...
Irak’ta yönetim değişti, Kuzey Irak Kürt devleti oldu ve kendi topraklarımızın, kendi sınırlarımızın güvenliğini sağlayamıyoruz. Şimdi aynı plan göstere göstere Suriye’de yürütülüyor, Suriye’nin kuzeyinde, kuzey Irak’tan göçlerle bir Kürt bölgesi oluşturulup, kurulmak istenen dört parçalı kukla Kürt devletinin ikinci aşaması gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Bakıyorsunuz, Tayyip Erdoğan bu yeni durum için herkesten daha hevesli sanki...
Planı yapanlar, üçüncü ve dördüncü aşamanın İran ve Türkiye olduğunu gizleme gereği bile duymuyorlar ama bizim başbakanımız hala “Suriye’de insan hakları yok, yönetim devrilmeli” diyor.
Gerçekleri görmüyor musun? Konu sadece insan haklarıysa eğer, konu sadece katledilen Müslümanlarsa, Doğu Türkistan’da Çin yönetiminin yaptığı katliamlarla ilgili neden tek kelime bile söylemeye cesaret edemiyorsunuz? Biliyorum cevap bile veremeyeceksiniz, ben söyleyeyim: Çünkü orada katledilen Müslümanlar Türk... Çünkü Müslüman Türklerin katledildiği o bölgede Amerika’nın menfaatlerini ilgilendiren bir husus ve -en azından şimdilik- bizimkilere verilen bir görev yok... Öyle anlaşılıyor.
***
Siyasetçiler medya kuruluşları siyasetçilerin yaptıkları terbiyesizliklerle meşgul bu günlerde.
Bir AKP milletvekilinin gazetecilere söylediği sözler, bir CHP milletvekilinin başbakanın kızının ismini örnekleyerek attığı tweet Türkiye’nin en önemli meselesi oldu günlerdir.
Basından aynı tepkiyi, iktidar partisinin sözcüsü Hüseyin Çelik’in terbiyesizliklerine gösterip göstermeyeceklerini, onun da istifası isteyip istemeyeceklerini merak ediyor ve dikkatle takip ediyorum.
Sebep şu: MHP, AKP’nin anayasa değişikliği önerilerini desteklememiş...
MHP Genel Başkanı senin partinin memuru mu? Senin önergelerini desteklemeye mecbur mu? Tayyip Erdoğan ne zaman mikrofon bulsa “siyasete seviye getirdik” diyor. Siyasete getirdiği seviye Hüseyin Çelik ve onun üslubuysa eğer, vay o siyasetin ve seviyenin haline...
Gezi parkı olaylarında Ülkücüler sokakta olsaydı, haliniz Mursi ve yandaşlarında beter olurdu. O gün Devlet Bahçeli’ye methiyeler düzerken, hakaret vesilesi yaptığınız konulardan haberiniz yoktu herhalde.
Hüseyin Çelik’in terbiyesizliklerine elbette üzüldüm ama bu zevzekliklere cesaret edebilmesi beni daha çok üzdü.
Ben Ülkücülerin, güçlü ve itibarlı olmasını istiyorum...
Ülkücüleri itibarlı olmasının tek yolu ise MHP’ni güçlü ve itibarlı olması...
İkinci bir yol, ikinci bir seçenek yok. Maalesef...
