Cümleten geçmiş olsun!..

Bu fotoğrafın hikayesine geçmeden öncee!..
Son yaşadığımız Tayyip Erdoğan hezimeti için birkaç satır yazalım;
2020 Olimpiyatlarını da kaybettik. Neden?
Yukarıda gördüğünüz fotoğrafın arkasındaki Türkiye’de geçerli olan sakil yönetim zihniyetinden. Dönüp de arkasına bakmıyor Erdoğan, sağa sola çamur atıyor, yenilgiye kılıf arıyor, yanındaki çırağı da ağzını bozuyor. Dünyanın gördüğü gerçekleri saklayıp her zamanki gibi bunda bile memleketi ikiye bölmeyi planlıyor. Neredeyse 2020 Olimpiyatlarını “içerdeki düşmanlar” yüzünden kaybettiğimize inanacağız.
Bu fotoğrafı nerede çektim biliyor musunuz?
2020 Olimpiyatlarına aday İstanbul’un uluslar arası havalimanı Sabiha Gökçen’de...
Apronun ortasında koca bir seyahat çantası.
Nasıl oldu?
Taa! Baştan anlatayım.
Hatun ile hafta sonu İstanbul’a gitmek için Ankara Esenboğa Havalimanında başladı büyük eziyet. Cumartesi günü saat 14.00 uçağına binmek için 12.45’de bilet işlemlerimizi yapmak üzere hava limanındaydık. Kontrol noktalarından geçtikten sonra Anadolu Jet (Türk Hava Yolları’nın alt markasıdır) gişelerine yaklaştığımızda bir de ne görelim?.. Güneydoğu’ya asker sevkiyatı ile birlikte diğer yolcular ve uçuş noktaları yüzünden oluşan metrelerce kuyruk ve çalışan bir bayan görevli. Saatler öncesi havaalanına gelmiş biz de dahil vatandaşlarda uçak kaçırma endişesi. Ne kadar da “görevli sayısını arttırın” dediysek, dinletemedik. Allah’tan, yine tek olarak çalışan, bagajsız yolcular bölümü için görev yapan hanımefendi imdadımıza yetişti de işlemlerimizi yaparak uçağı kaçırmamamız için yardımcı oldu.

İstanbul dönüşü ise biz “Globally Yours” ve “Socially Yours” çular için daha da büyük bir hüsrandı.
Pazar saat 12.00; Sabiha Gökçen’den Ankara Esenboğa’ya kalkacak TK 7246 Anadolu Jet uçağına binmek için 11.30’da 307 no’lu çıkış kapısına geldiğimizde ortalık ana-baba günüydü. Yolcular ile yer görevlilerinin yumruklaşmasına ramak kalmıştı. Ankara uçağına yolcu alımı için kapıların açıldığında ani gelen bir emir yüzünden bizden 2 saat önce uçması gereken ve “teknik arıza” yüzünden rötar yapan Bodrum’a gidecek uçağın yolcularına “siz gelin” deniyordu. Sinirleri burnunda olan Bodrum yolcularına Ankara yolcuları da eklenince hemen “Ankara uçağının teknik arıza yüzünden 45 dakika rötarla uçacağı” anons ediliverdi.
Herkes THY’den bir yetkilinin gelip açıklama yapmasını istiyordu. Yerde görevli gariban ise suratı al-mor olmuş bir şekilde “şefine bildirdiğini ve geleceğini” iddia edip durumu kurtarmaya çalışıyordu. Bodrum yolcuları gitti, Ankara yolcuları kaldı. Hararetin tavan yaptığı noktada seyahat çantalarını uçakların kargosuna götüren aracın hızla gidişi sırasında bir bavulun aprona küt diye düştüğünü gördüm. O valiz orada yaklaşık 20 dakika kaldı. Hep beraber seyrettik. Görevlilerden kılını bile kıpırdatan olmadı. Sonradan bir kamyonet gelip valizi alıp götürdü. Kim bilir “oh be uçağa binebildim sonunda” diyen hangi şanslı(!) yolcunun valiziydi o?.. İndiğinde valizini bulamayınca ne haldeydi? Kendi derdimi unutup gün boyu bunları düşündüm.
Sonraki saatlerde Sabiha Gökçen’de panik içinde büyük kargaşa ve telaş yaşandı.Uçak kaydırmalar yüzünden çeşitli uçuş noktalarına tüm yolcuların çıkış kapıları değiştirildi. Sürekli yenilenen anonslar, oradan oraya koşuşturan zavallı yolcular!.. “Van yolcuları kalmasın peşimden gelsin” diye otobüs terminali misali bağıran yer görevlileri. Olup bitenleri anlamakta zorluk çeken hayret dolu gözlerle bakan yabancı yolcular..
Bu arada, akıbetini merak eden biz Ankara yolcuları için “teknik arızanın uzadığı” bildirildi. Aradığımız yetkili şef ise bir türlü gelemiyordu. TK 7246 sefer sayılı uçağın önce saat 14.00’de uçacağı anons edildi.. Sonra 14.15.. Sonra 14.45.. Beklediğimiz şef ise hala ortada yoktu. Teknik arızanın ne olduğundan bihaberdik. Bir öğrenebilsek arızanın nedenini, süt dökmüş kedi gibi oturacaktık yerimize. Ne de olsa “socially yours”.

Rötar uzadıkça geriliyordu yurdum insanı. “Bakan çocuğu için mi bizim uçağı Bodrum’a gönderdiniz” diyenlerin sesi, “Yine ne dümen çeviriyorsunuz” diye bağıranlara karışıyordu. Bir ara “Annem çok hasta yeter artık” diye feryat eden sese doğru yöneldim. Ağır kemik hastası olan Ayfer Türkmenoğlu, kızı ve akrabaları ile gece aat 2.45’de(yerel saat) Köln’den binmiş uçağa. Saat 7.30’dan beri Sabiha Gökçen’de beklediklerini öğrendim. Tedavi ve istirahat için Ankara’ya gidiyorlardı. “Annemin ağrıları iyice arttı. 3 ağrı kesici verdim zor duruyor” diye ağlıyordu Ayfer teyzenin kızı. Almanya’dan döndüklerine bin pişman olmuşlardı. Aradığımız yetkili şef ise hala ortalarda yoktu. Son bir manevra daha yaptı görünmeyen yetkililer; çıkış kapımız değiştirildi. Topluca koşuşturuverdik. Uçuş saatimiz için hala 14.45 yazıyordu ama “teknik arıza” bitmemişti. Bu arada çıkış kapıları sürekli değiştirilen yurdum insanlarının kapılar arası engelli koşusu tüm görkemi ile devam ediyordu. İpi göğüsleyen altın madalya kazanmış gibi mutluluktan sırıtıyordu.

Baktık ki olacak gibi değil, saatlerimiz 14.50’yi gösterdiğinde açık olan çıkış kapısından aprona fırladık. Protesto eylemi yapmak için. Hemen yer görevlisi geldi “polisi çağırmakla ve polis müdahalesi” ile tehdit etti bizleri. Çok tırstık “ya TOMA ya da biber gazı” diyerek protestoyu büyütmeden hemen içeriye girdik. Apronda protestoda ısrarlı olanları “akıllı olun siz hiç hayatınızda TOMA gördünüz mü” diye hassas bir şekilde uyardık.
Uzatmayalım.
2020 Olimpiyatlarını kapmaya inanmış İstanbul Sabiha Gökçek havalimanı şefleri iş daha da büyüyüp Gezi’ye benzemesin diye herhalde, bizi saat 15.00’de uçağa aldılar. Apronun en ucundaki uçağa binmek için servis otobüsünde indirilmeden önce şoför klakson çalarak kafasını camdan uzattı, merdiven başında bekleyen görevliye “Bu uçak Ankara’ya mı?” diye sordu. Sinirlerimiz boşaldı, gülmekten yerlere yattık diyebilirim.
Saat 15.25’de uçak Gökçen’den teker kesti. Pilot anons yapıp Türkçe-İngilizce özür
diledi;
“Gecikmemiz uçağımızın arka kargo kapağında tespit edilen delik yüzündendir. Delik kapatıldı. Güvenle uçuyoruz”
Bir deliği bizim bildiğimiz 3 buçuk saatte kapatabildi, 2020 Olimpiyatına aday İstanbul’un uluslar arası havalimanı yetkilileri. Delik yüzünden bekletilen yolcular için alternatif planları yoktu.
Aklım hala o valizdeydi. Ne oldu acaba?..
Olimpiyatı kaybetmemize neden olarak Senegal’i rüşvet almakla suçluyor “Muhteşem”..
Sen de makarna, pirinç dağıtsaydın Arjantin’de..
Çeyrek altınlar verseydin sağa sola.
Diğer Bakanlarını da götürüp inşaat ihaleleri dağıtsaydın.
Tereyağından kıl çeker gibi kapardın 2020’yi!.. Biz de ondan sonra hep beraber oturur seyrederdik İstanbul’daki delikleri.
Cümleten geçmiş olsun sayın yolcular!..

Yazarın Diğer Yazıları