Cumhuriyet (31 Ekim 2013)
Cumhuriyet, bu ülkeyi kağnıdan Marmaray’a kavuşturan güçtür. Aslında Cumhuriyet’in en güzel açıklaması kurucusunun ağzından ifade edilmiştir; “Temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk Kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti yaptığımız en güzel iştir. Cumhuriyet fazilettir.”
Yine Atatürk; “Türk Devletinin yegâne ve hakiki mümessili yalnız ve ancak TBMM’dir” diyordu. Evet; TBMM halkın iradesini mükemmel aksettirsin diye iki defa çok partili sistem tecrübesine girdi. Maalesef Atatürk’ün sağlığında çok partili sisteme geçilemedi. Çünkü şartlar olgunlaşmamıştı. Gazi Paşa yurt gezilerinde gittiği ilin sorunlarını halk temsilcilerinin de katıldığı toplantılarda dinlerdi. Nitekim Adnan Menderes’i böyle bir Aydın gezisinde Serbest Fırka İl Başkanı olarak yaptığı konuşmayla tanıdı. Ankara’ya davet etti, milletvekili yaptı. Bu örneği çoğaltmak mümkündür. “Cumhuriyet, bilhassa, kimsesizlerin kimsesidir” derken sosyal devlet anlayışını ifade etmiştir. “Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâleti” bu amaçla kurulmuştu. Savaşın geride bıraktığı insanlarımız frengi, trahom ve sıtma gibi öldürücü salgın hastalıklarla boğuşuyordu. Bütünüyle devlet ve bu bakanlık bu hastalıkları yok etmek için seferber oldu. Hedef sağlıklı nesillere kavuşmaktı, Büyük ölçüde başarıldı.
İstiklâl Harbi; Eşsiz Mehmetçik ve Türk kadınının inanılmaz fedakârlığı ile başarıldı. İnebolu’dan cephane taşıyan kağnıları kadınlar Ankara’ya sürüyordu. O günkü perişan yollarda, kara, yağmura rağmen çıplak ayaklarla çamurlara batan tekerlekleri kurtarmak için ter döküyorlardı. Genç bir anne, yağmur bastırınca çocuğunun üzerinden yorganı alıyor, cephane sandığının üstüne örtüyordu. Falih Rıfkı Atay; “Kartaca kadınları saçlarından orduya halat ördüler, Türk kadınları ise ordumuza hayatlarından cephane verdiler” diye yazarken tarihi bir gerçeği ifade ediyordu. Atatürk dağlara çıkıp düşmana kurşun sıkan efe kadınların, cephaneyi kurtarmak için ciğerparesini ölüme terk edenlerin eşsiz hizmetini hiç unutmadı. Onları her zaman lâyık oldukları saygıyla selamladı. İşte bu vefa ve şükrân duygusuyla bu toprağın kadınları Avrupalı kadınlardan çok önce Seçme, Seçilme Hakkı, Velâyet Hakkı, Mirasta Adil Paylaşım vb.. hakları elde etti. Bizim kadınlarımız her meslek dalında eğitim alma ve çalışma hakkını yine pek çok ülke kadınından önce kazandı.
Şimdi kadınlarımız türbanla Meclis’e gireceğiz diyor. Hem de hac dönüşü. Önce milletvekili olarak millete maliyetleri nedir? Bunun karşılığında ne üretmiş ve millete ne vermişlerdir? Bu muhasebeyi yapsınlar, sonra bu acayip şovlara girsinler. Bu muhasebe menfi ise zaten hac yaralanmış demektir. Yaradan hepimizi nankör olmaktan korusun!
Cumhuriyetin yaptıklarını objektif ve namuslu bir biçimde değerlendirmeliyiz. Sağlık ve eğitim alanlarındaki inkâr edilemez başarılarının yanında, Cumhuriyet; yol konusunda da ciddi hedeflere ulaşmıştır.
Kurtuluş Savaşı sonrası bütçe geliri 129 milyon lira, gideri 176 milyon liradır. Bu şartlarda demir yollarına 13 milyon lira ödenek ayrılmıştır. Bu anlayışın sonucu bugün 11 bin kilometre demiryolumuz var. Bunun %70’i Cumhuriyet’in ilk 15 yılından kalmadır. Demek ki; “Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan” diyen ‘10 Yıl Marşı’mıza hücum edenler peşin hükümlerle, araştırmadan konuşuyor ve gülünç oluyorlar.
1929 buhranına kadar özel sektör eliyle kalkınmayı devlet politikası olarak uygulayan Türkiye, bu yolla özlediği hedeflere ulaşmasının mümkün olmadığını görünce ’Devletçi, Karma Ekonomi Modeli’ne geçti. 1930’larda Kalkınma Planı hazırlandı. Devlet, Sümerbank ve Etibank eliyle çok ciddi yatırımlara girdi. Tekstil, gıda ve madencilik dallarında fabrikalar, işletmeler kurulurken geleceğin sanayi tesislerini kuracak kadrolar, ustalar, işçiler yetiştirildi.
Cumhuriyet, Batı demokratik sistemine geçmeyi amaç edinmişti. Kültür politikaları tamamen milliydi. Hedef; çağı anlamış, zamanın talebi olan donanıma sahip, “bizim insanımız”ı yetiştirmekti. Diplomasi, hukuk, tıp, veterinerlik, ekonomi dallarında dünya çapında değerli şahsiyetler yetiştirildi.
Bugün ise, bu iktidar Cumhuriyetin 90 yıllık birikimlerini sattı. 58 milyar dolar yeni sanayi yatırımlarına değil, yıllık bütçe açıklarına gitti. Halbuki Cumhuriyetin modeli; Kamu İktisadi Teşebbüs (KİT)’leri kurmak, işletmeye açmak, kârlı hale getirip satmaktı. Satış bedeliyle yeni bir KİT kurmaktı. Bu modeli İngiltere bizden aldı ve Kuzey İngiltere’nin sanayileşmesi bu yolla başarıldı.
Aziz Millet, bu gerçekleri çok iyi biliyor. 29 Ekim günü meydanları, Anıtkabir’i dolduran muhteşem vatandaş selleri işte sevginin, vefanın beslediği diri tuttuğu şükrân duygusudur. Hükümetin Marmaray Projesi’nin açılışını Cumhuriyetin 90. yıl dönümüne getirmesi isabetli olmuştur. Emeği geçenleri tebrik ediyor, ülkemize hayırlı olsun diyorum. Böylece Cumhuriyetimizin 90. yılı taçlanmıştır. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun. Milli Mücadele’yi zafere götüren asker ve sivil kadrolara, Gazi Paşa ile arkadaşlarına, bütün şehitlerimize Rabbin rahmetini diliyorum. Devletimiz, vatanımız, Cumhuriyetimiz kıyamete kadar dimdik ayakta kalsın...